6 Kasım 2015 Cuma

ARTIK AĞLAMAK YOK!



            Gölge Başbakan Erdoğan ve stajyer Başbakan Davutoğlu’nun tek başına iktidar hırsı, kaos planları ve halka yöneltilen çeşitli tehditler meyvesini verdi, AKP yeniden tek başına iktidara geldi.
            Seçimin şeffaflığı konusunda ciddi tartışmalar var ancak muhalefet partileri 1 Kasım seçimlerinde yaşanan usulsüzlüklere ve tutulan binlerce tutanağa karşı bir girişimde bulunmadığı için biz ne desek boş!
            1 Kasım’ın ardından AKP’den gelen sinyaller AKP’nin daha da otoriterleşeceği ve Cumhurbaşkanının yasal sınırlar içerisine çekilmesi konusu olsun, medya ve ifade özgürlüğü olsun; her birinin tek tek ihlal edilerek Erdoğan’ın “fiilen bitti” dediği parlamenter sistemin sonuna adım adım yaklaşacağımıza işaret ediyor!
            Seçimin hemen ardından Nokta Dergisi’ne yapılan baskın ve toplama kararı bizlere muhalif medyanın kısa süre içerisinde bertaraf edileceğinin sinyallerini veriyor, zira tekrardan %49’luk bir oranla tek başına iktidar olan AKP, daha otoriter bir yönetim şeklinin dayatılacağı Başkanlık sistemine geçiş için vize aldığını zannediyor. Sonuç olarak AKP’nin şimdiden otoriterleşmeye başladığı ve başkanlık sistemine geçiş sürecinin önünde hiçbir pürüz bırakmaya niyetli olmadığı açık. Nokta dergisi gibi önümüzdeki günlerde birçok muhalif gazete, dergi ve televizyon kanalının aynı baskı mekanizmasına maruz kalacağı ve muhalif medyanın Bugün Gazetesi veya Kanal Türk televizyonu gibi kayyumlar ile iktidar eline geçeceği aşikar. Üstelik 1 Kasım’ın hemen ardından başlayan gazeteci tutuklamaları da bizlere gazetecilerin akıbetini anlatıyor.
            HSYK tarafından kısa süre önce açığa alınan 54 hakim hakkında seçimin hemen ardından çıkan “Silahlı terör örgütü kurma ve üye olma" ve "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlarından dava açılması ve yurt dışı yasağı konması da bizlere Ergenekon ve Balyoz gibi bir muhalif sindirme dalgasının yeniden geldiğini işaret etmekte! Hatırlayınız aynı suçlarla isnat edilen ve muhalif kimlikleriyle bilinen yazar, gazeteci ve bilim insanları sahte deliller ve tanıklar ile uzun süren davalar boyunca tutuklu kalmış, meslektaşlarına gözdağı verilmiş; halkta ise ciddi bir sinmeye sebebiyet vermişti. Şimdi aynı iklime geri dönüyoruz.
            Geçtiğimiz gün gelen alkol satışınlarına ilişkin yeni düzenleme ile yaşam tarzlarına ilişkin baskının artacağı da çok açık.
            Ancak 1 Kasım seçimlerinden anladığımız kadarıyla Türk seçmenin büyük çoğunluğu ülkenin siyasi bekasını, demokrasi ve laiklik kaygılarını gütmüyor.
Kabaran dış borçlar, banka kredileri ve üretmeden benimsenen tüketim çarkını “istikrar” sanan bir kısım vatandaş “ekonomik” kaygılar ile AKP’ye yönelmiş, bu açıkça görülüyor. Emekliye 1.300 TL maaş vaadinden seçimden bir dakika sonra çark eden AKP’yi ciddi bir ekonomi sınavı bekliyor. Zira, Türkiye’nin ekonomisi gün geçtikçe artan kredi borçları, dış borç ve üretime dayanmayan tüketimi ile sahte “Arap Tüketim Baharında” sona geldi, çöküyor. Üstelik bunda küresel mali krizin ve FED başta olmak üzere bazı bankaların faiz arttırımı açıklamaları da etkili. Türkiye ekonomisi tepe taklak oluyor!
            Bu tablo dahilinde bizlerin rejim ve demokrasi kaygıları ve istikrar geleceğini sanarak sandığa giden seçmenin ulvi istekleri büyük tehlikede. Geride bıraktığımız 13 yıllık AKP iktidarında aslında iyi günlerimiz olduğunu, ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve hürriyetler ile rejim ve demokrasi alanında, büyük bir kışa gidiyor; eşi görülmemiş bir diktatörlüğe adım atıyoruz. Diğer yandan da 2001 krizinden daha beter bir ekonomik krizin kucağına koşuyoruz. Ne denir, milli iradedir; kendi düşen ağlamaz!
                                                                                                     Gündem Gazetesi, 06.11.2015