Ankara’da yaşanan tarihimizin en
kanlı terör saldırısının acısı taze iken teröre “oh” diyen bir memleket
olmamızın sancısı yitirdiğimiz canlar kadar ağır değerli okurlar!
Geçtiğimiz cumartesi günü
Ankara’da gerçekleşen ve faili “meşhur” olan saldırıda insanlar, iç savaşa
evrilen Türkiye’de barış isteklerini dile getirmek istemişlerdi. Yaklaşan
seçimler için ise demokrasi taleplerini…
Masum ve sivil vatandaşlarımızın
yaşamını yitirdiği saldırı karşısında bir kesimin takındığı, terörü destekleyen
hal ve hareketler kabul edilebilir değil. Ölenlerin etnik kökenlerini
sorgulamak, ideolojileri sebebiyle katli vaciptir diyebilmek, dini inançlarını
sorgulamak ve hak aramaz, bir işe yaramaz zihniyetin “ne işleri varmış orada”
diye saldırıda yaşamını yitirenlere derin bir oh çekmesi değme faşistin eline
su dökemez.
DİSK, KESK, TMMOB, Halk Evleri,
Barolar Birliği ve Türk Tabipler Birliği gibi sivil toplum örgütlerinin yanı
sıra CHP ve HDP gibi siyasi partilerin katılımıyla gerçekleştiriliyordu miting.
Mitingde yaşamını yitiren herkes Kürt veya Alevi de değildi. Öğretmenlerimiz de
oradaydı, milletvekillerimiz de, doktorlarımız da oradaydı, avukatlarımız da…
Atatürkçüsü de oradaydı, sosyalisti de; ülke için barışı ve demokrasiyi hayal
edenler herkes oradaydı… Velev ki miting sadece Kürt kökenli vatandaşlarımızın
olsaydı, yaşamını yitiren sivillere oh çekmek kimin haddinedir? Yitip giden
canlara, erken yaşta sönen hayallere sevinmek kimin haddinedir?
Bu sebeple bu ülkede artık
insanlar değil, faşizm ölmelidir!
FANTASTİK BAŞBAKAN
Davutoğlu şu aralar bir ilginç…
Önce Suruç’taki terör eylemini gerçekleştiren teröristi yakaladıklarını
söyledi. Daha sonra da “ellerinde bir canlı bomba listesi olduğunu ancak
teröristler saldırılarını gerçekleştirmeden yakalanamayacağını” ifade etti.
Davutoğlu eğer halkla dalga geçmiyorsa “nekromansi” ( Ölüyü diriltme)
öğretisiyle uğraşıyor olacak ki ölü teröristi diriltip yargılamayı düşünüyor.
MAKUL ŞÜPHE
Oysa ki Cumhur-başbakan Erdoğan
da Başbakan Davutoğlu da ne zaman bir kente ziyaret düzenleyecek olsa o
kentlerdeki bazı AKP muhalifleri ( fişlenmiş olduklarından) sabahın erken
saatlerinde evlerine yapılan baskın ile polis merkezlerine götürülüyor; bu zatlar
kenti terk edene kadar da hukuksuzca polis merkezlerinde alıkonuluyor.
Makul şüphe ile AKP’ye muhalif
sade vatandaşların alıkonulduğu bu ülkede listedeki teröristlerin ellerini
kollarını sallaya sallaya dolaşacağının Başbakan tarafından duyurulması hayli
ilginç…
LEVENT KIRCA
Türk Tiyatrosunun önemli
isimlerinden, usta oyuncu Levent Kırca’yı geçtiğimiz pazartesi kaybettik.
Levent Kırca, Olacak O Kadar dizisiyle hepimizin yüreklerinde taht kurmuştu. Çünkü
“Olacak O Kadar” dediğimiz yıllardı… Türkiye’nin o absürt politik durumunu,
toplumun karşılaştıklarını bize güldürerek izletirdi. Ağlanacak halimize
güldürürdü.
Olacak O Kadar’ın çekildiği
yıllardaki ağır “demokrasi” tartışmalarına rağmen belli bir demokrasi
geleneğinden geliyorduk. O dönem dahi Kırca yasaklanmamıştı. Bütün siyasi
aktörleri acımazsızca eleştirmesine rağmen ne hapse atıldı, ne de
televizyonlardan yasaklandı. Aksine, hicvettiği siyasilerden övgüler aldı. En
çok hicvettiği Süleyman Demirel “devlet sanatçısı” unvanını bizzat verdi.
Olacak O Kadar yayın hayatına
2009’da yeniden başlayınca AKP tarafından hazmedilemedi, yasaklandı. Kırca’nın
tiyatrosuna ödenek kesildi. “Devlet Sanatçısı” unvanı elinden alındı. Levent
Kırca, senelerce savaştığı ilkelerinden yine de vazgeçmedi, mücadele etti.
Meydanlara indi, yazılar yazdı, aktif siyasette rol aldı. Halktan ve bizden
biriydi, halk için sanatını icra etti.
Işıklar içinde uyu Levent
Kırca…
Gündem Gazetesi, 16.10.2015