11 Temmuz 2013 Perşembe

TURUNCU DEVRİMLER, ARAP BAHARI VE GEZİ PARKI OLAYLARI!





İki yılı aşkın süredir Arap Baharıyla ilgili bu köşeden size sesleniyorum. Verdiğim 30’un üzerinde Arap Baharı konulu yazıda sizlere başta ABD olmak üzere birçok batılı devletin ve uluslar arası kuruluşun Ortadoğu ülkelerine Arap Baharı adı altında nasıl darbe ithal ettiğini, batı tarafından fonlanan ve bölgedeki liderler tarafından da desteklenen grupların suni devrimler yaptığını anlatmıştım. Ortadoğu bölgesinde ABD ile kol kola girip bu ithal edilen darbeleri destekleyen liderlerden biri de Recep Tayyip Erdoğan’dı. Tunus ayaklanmalarında ABD ile aynı söylemleri kullanmış; muhaliflere her türlü medya desteğini vermişti. Libya ve Mısır için daha da büyük fedakarlıklar yapan Erdoğan devletin kasasından milyonlarca TL’yi darbe ithal eden ülkeler ve kuruluşlarca eğitilmiş kişilere aktarmıştı. Libya’daki muhalefet için, “şişirilen Ortadoğu’nun lideri” imajıyla her türlü politik desteği ve medya desteğini sağlamış; devletin imkanlarını yaralılar için seferber edip Libyalı muhalifleri gemilerle Türkiye’ye taşımış, özel hastanelerde tedavi ettirmiş; kimini de özel uçaklarla Avrupa’ya göndermişti! Mısır için de aynı politik desteği ve medya desteğini vermiş; Müslüman Kardeşler muzaffer olsun diye “bilinen” 2 milyon TL’yi bavullarla Mısır’a taşımıştı! Dönemin(2007) ABD dışişleri bakanı Condoleezza Rice’ın da “Ortadoğu’nun dönüşümü” adlı makalesinde bahsettiği, ülkelerin rejimlerinin ve sınırlarının değişeceği Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında gerçekleşen bu ithal darbe silsilesinde Başbakan Erdoğan da eşbaşkan olduğunu açıklamış, bölgede suni devrimler yaşanırken verdiği sınırsız destek ile de eşbaşkanlığını alnı AK bir biçimde yapmıştı.
            Yukarıda bahsettiğim darbe imal eden uluslar arası kuruluşlar ABD menşelidir. Bu kuruluşlar bizzat ABD tarafından ve meşhur SOROS’un Açık Toplum Vakfı adı altındaki darbe imalat vakfı tarafından fonlanmaktadır. Merkezi Sırbistan’da bulunan OTPOR ve 50 farklı ülkede faaliyet gösteren, Amerikan çıkarlarındaki sokak hareketleri için eylemci yetiştiren CANVAS bu kuruluşların en aktifleridir.
            Bugün, Arap Baharını yaptıran AKP Gezi Parkı olaylarını da Soros’un himayesindeki OTPOR ve CANVAS’ın yaptırıldığını iddia ederek olayları karalamaya çalışmaktadır. Bugüne kadar Arap Baharını gerçek bir halk hareketi olarak lanse eden, OTPOR ve CANVAS’ı görmezden gelen AKP ve medyası çaresizlik eseri olacaktır ki bu iki grubun darbe imal ettiğini kabul etmek zorunda kaldı. Bu yazıda ABD ve Soros güdümündeki OTPOR ve CANVAS’ın kısa tarihini, hiç değişmeyen darbe şablonlarını ve Gezi Parkı olaylarıyla ilişkisi olup olmadığını inceleyeceğiz.
                                               OTPOR VE CANVAS NEDİR?
            OTPOR, Merkezi Sırbistan’da bulunan ve ABD’nin ilk sivil itaatsizlik ile darbe yaptırdığı gençlik hareketidir. OTPOR ilk kez Yugoslavya’da sivil itaatsizlik eylemleri ile ortaya çıkmış, Miloseviç’i bu yolla devirmiştir! CANVAS ise OTPOR adlı grubun uzantısıdır ve aynı amaçlar ile çalışmaktadır. OTPOR Miloseviç’i devirmeden önce eğitimlerini ABD’nin emekli generallerinden almış, CANVAS’ı da bu bilgiler ışığında eğitmişti. Başta ABD ve Soros tarafından fonlanan bu gruplar Miloseviç’i devirdikten sonra ABD’nin işaret ettiği ülkelerden aktivistleri eğiterek bu ülkelerde de aynı sahte devrimlerin yapılmasını sağladılar!
                                               TURUNCU DEVRİMLER
            Miloseviç’in devrilmesinin ardından ilk Turuncu Darbe “Gürcistan’da” gerçekleşti. Ülkenin başındaki Shevernadze özelleştirmeye karşıydı. ABD ile değil Rusya ile yakın ilişkiler içindeydi. ABD’nin Rusya’nın hemen dibine dikmek istediği askeri üsleri vermedi. Bunun üzerine OTPOR harekete geçti ve o bilindik sivil darbeyi gerçekleştirmek için düğmeye bastı. Bu darbede baş aktör Amerika’dan tahsilli Mikehil Saakashvili’ydi. Saakashvili’nin öncülüğündeki darbe için günler öncesinden çağrılar yapılmaya başlanmıştı. Sokağa çıkma vakti geldiğinde her gün meydanlar dolmaya başlamıştı. O güne kadar hükümet aleyhtarı tek kelime edemeyen medya kuruluşları eylemlerin başarılı olacağını biliyormuş gibi ağız değiştirdiler ve eylemcilere sonsuz destek verdiler! Meydanlar boşaldığında Shevernadze gitmiş, liberal ekonomiyi savunan; aşağı yukarı her kurumu özelleştirecek olan ve Rusya’nın dibine askeri üsler diktirecek Saakashvili iktidara oturmuştu.
Çok geçmeden Rusya’nın etrafındaki ABD’ye yakın olmayan devletlerde bu “Turuncu Devrimler” gerçekleşti. Ukrayna, Kırgızistan ve Özbekistan’da da aynı şablonlarda hazırlanmış OTPOR darbeleri yaşandı. OTPOR tarafından eğitim almış bir siyasi lider gruplara öncülük etti, baskı altındaki medya korkusuzca taraf değiştirdi. Günler öncesinden yapılan çağrılarla insanlar meydanlara dolduruldu; sıkı çalışmaların sonunda turuncu bayraklar ya da Gürcistan’daki gibi yeni rejimin bayrakları binlerce insana verilecek kadar çokça bastırılmıştı! Meydanlar boşaldığında iktidara gelenler hep liberal ekonomi ve ABD yanlısıydı.
Fetullah Gülen’in sağ kolu olan ve daha sonra Gülen Hareketi’nden ayrılan Nurettin Veren, Fetullah Gülen’in Gürcistan, Kırgızistan ve Özbekistan’daki okulları ile bu ülkelerde nasıl darbeler yaptırdığını “Kuşatma” adlı kitabında anlatıyor ve ekliyor “Gülen okulları ve Soros’un açık toplum vakfı birlikte çalışıyor, okullardaki öğretmenler ABD ajanı, öğrenciler ise rejimlerin içine yerleştiriliyor!”
Turuncu darbeleri de OTPOR’un yaptığı Arap Baharı’ndaki gibi gizlenmiyor! Gürcistan’daki Gül devriminin ardından George Soros ekranlara çıkıp “Gürcistan’daki rejimi ben değiştirdim” diye bas bas bağırmaya başlamıştı!
            TURUNCU DEVRİMLERDEN ARAP BAHARINA OTPOR!
OTPOR’un Turuncu Devrimlerde “siyasi liderlere” öncülük ettirdiği çakma devrimlerin baş aktörü bu kez “siviller” olacaktı. Arap Baharı’nda halkı ayağa kaldıran ve onlara öncülük eden OTPOR ve CANVAS eğitimi almış gençler sokağa dökülecekleri yönlendirecekti. Bu gençler ABD ve Sırbistan’da eğitim görüyorlar, “akıllı bir sokak hareketi nasıl örgütlenir” bunu öğreniyorlardı.
Halk sokağa dökülmeden önce, “akıllı eylemlerin nasıl yapılacağının” eğitimini alan aktivistler videolar hazırlayarak sosyal medyaya servis ediyorlar, ardından “nefret günü” düzenleyerek eylemlerine başlıyorlardı. Günler öncesinden binlerce hatta milyonlarca insana ulaşılıyor, eylem günü büyük insan yığınları meydanlara iniyordu.
Örneğin Mısır’da insanları sokağa döken Muhammed Adel, Ahmet Maher ve Vail Gonim’di. Hepsi çok güzel CANVAS eğitimi almış; 6 Nisan Hareketini kurup sosyal medyada örgütledikleri insanları “nefret gününde” sokağa dökmüşlerdi. Hazırladıkları etkileyici videolar Mısırlıları bam tellerinden vurmuş, hepsi nefret gününde meydanlara inmeye hazır hale getirilmişti!
“Akıllı eylem taktiklerini” bilen bu üç isim çok büyük halk kitlelerini yönlendirebilmişler ( Türk basınında da iddia edildiği üzere tamamen sivil olsalardı yani CANVAS eğitimine tabi tutulmuş olmasalardı bunu başaramazlardır!), atılacak sloganlardan sokakta sergilenecek davranışlara kadar insanları kontrol edebilmişlerdi. Eylemler göz kulak olunabilecek yerlerde düzenlenmiş, genellikle Kahire ve İskenderiye gibi büyük kentlerde yapılmıştı; Tunus ve Libya’da da sadece büyük kentler gösterilere sahne olmuş, ülke geneline olaylar yayılmamıştı. Kontrolü böyle daha kolaydı.
Atılan tek slogan “demokrasiydi”. Hani şu ABD’nin Ortadoğu’ya AKP ile getirdiği demokrasi… Hani şu bilindik ileri demokrasi! Ancak sokağa dökülen halktan emperyalizme karşı, Ortadoğu’da yürütülen NATO operasyonlarına karşı, Amerikan sermayesi tarafından yolunmuş tavuğa çevrilen ekonomiye karşı ya da Ortadoğu’da yürütülen ABD’nin askeri operasyonlarına ve Büyük Ortadoğu Projesine karşı tek bir slogan atılmıyordu! Demokrasi kadar büyük sorunları olan bu konulardan şikayet ettirilmiyorlardı!
Arap coğrafyasındaki diktatör baskısı altında olan televizyon kanalları, yöneticilerin devrileceğinden emin bir biçimde bir günde göstericilerin tarafına dönüveriyorlardı! Adeta bir düğmeye basılmış gibi… Her ülkede halkı sokağa döken Ahmet Maher ya da Vail Gonim gibi isimler bu kez televizyon televizyon dolaşıp propagandalarını daha geniş kitlelere yayıyor; tiyatral ağlamalar ve halkı ateşleyici konuşmalar ile sosyal medya ile ulaşamadıkları büyük halk kitlelerini sokaklara döküyorlardı…
Meydanlar doluyor, boşaldıklarında ise liderler gitmiş, yerine yenileri gelmiş oluyordu! Şablon Turuncu Devrimlerdekiyle aynıydı, tüm Arap coğrafyası tıpatıp aynı yöntem ile ayağa kalkmıştı!
GEZİ PARKI EYLEMLERİNİ OTPOR MU DÜZENLEMİŞTİR?
            OTPOR ve CANVAS devrimlerinin, yani Amerika’dan ithal çakma halk devrimlerinin şablonu aynıdır. Yugoslavya’dan Turuncu Devrimlere ve Arap Baharına hiçbir değişiklik göstermemiştir.
            Gezi Parkı’ndan başlayarak özgürlük taleplerini dile getiren halkın eylemlerine dönüşen “Gezi Parkı Eylemleri” ise bu şablondan çok uzaktır. En başta bu eylemler günler öncesinden planlanmamış, sosyal medya üzerinden “nefret günü” ya da “öfke günü” olarak örgütlenilip sokağa inilmemiştir. Gezi Parkı eylemleri polisin aşırı güç kullanımı sonrası, aynı gün Gezi Parkı’na arkadaşlarına desteğe gelenlere polisin daha da sert hatta insanlık dışı müdahalesi sonucu çok büyük bir halk hareketi halini almıştır. Polis, her türlü uluslar arası sözleşmeyi çiğneyerek, anayasa ve kanunlara uymadan yaptığı müdahaleleri sertleştirdikçe halk daha da sokağa çıkmış, aşağı yukarı Türkiye’nin tüm illeri sokağa dökülmüştür. Kısaca, Gezi Parkı Eylemleri’nde OTPOR darbelerinin tersine halk günlerce örgütlenmeden; doğal bir toplumsal refleks olarak bir günde sokağa inmiştir.
            OTPOR’un çakma halk devrimlerinde, büyük kalabalıkları yönlendiren; CANVAS eğitimi almış “aktivistler” Gezi Parkı eylemlerinde yoktu! Kalabalıkları yönlendiren, onları günler öncesinden örgütleyip; meydanlarda ne slogan atacaklarına ve nasıl davranacaklarına karar veren Ahmet Maher ya da Vail Gonim gibi baş aktörler yoktu. Halen devam eden eylemlerde kararlar ortak alınıyor, birlikte hareket ediliyor. Zaten yapılan eylemlerdeki organizasyon eksikleri, dağınık yürüyüşler ya da lidersiz eylemci kitleleri OTPOR darbecileri tarafından şansa bırakılmayacak kadar hassas;“akıllı eylem nasıl yapılır” dersiyle uyuşmayacak kadar acemidir!
            Gezi Parkı eylemcilerinin talepleri de özgürlük ve demokrasidir! Ancak Arapların aksine emperyalizme karşı sloganlar da atılmakta, Amerikan ve diğer batı sermayelerine karşı büyük bir tepki gösterilmektedir. Amerika’nın Ortadoğu üzerindeki operasyonlarına karşı sloganlar atılmakla beraber AKP’nin Amerika ile yürüttüğü Suriye politikaları da forumlarda tartışılmakta ve çok büyük tepkiler çekmektedir. Bunun yanı sıra, Gezi Eylemleri ile Amerikan zincir restoranları başta olmak üzere birçok Amerikan şirketi boykot edilmeye başlanmıştır. Boykot edilen restoranlar, televizyon kanalları, giyim mağazaları, bankalar sadece Amerikan şirketleriyle de sınırlı değildir! OTPOR darbelerinin hepsinde iktidara gelen hükümetler halkı çılgın bir tüketime sürüklemiş, ülkelerini Pazar haline getirmişlerdir. OTPOR’un yapacağı hiçbir darbede halk, markaların boykotlarına; özellikle Amerikan şirketlerine karşı boykotlara gitmezler! Amaç zaten daha tüketici bir toplum yaratmaktır, bilinçli tüketme hamlelerine OTPOR darbelerinde imkan yoktur!
            OTPOR darbe şablonlarından biri de televizyon kanallarının aniden eylemcilerin yanında yer almasıdır. Türkiye’de de basın sınırsız sansüre ve baskıya maruz kalmaktadır. Ancak Türkiye’de baskı altındaki hiçbir basın kuruluşu Turuncu Devrimler’de ya da Arap Baharı’nda olduğu gibi birden diktatörün baskısından kurtulup eylemcilerin yanında yer almamıştır. Bırakın göstericilerin yanında yer almayı, tarafsız yayın ilkelerine bile uyup yayın yapmamış; olaylardan belli bir süre hiç bahsetmemiştir. Kısa bir sürecin ardından olayları yayınlamaya başlayan yayın kuruluşları eylemcilerin protestolarını manipülatif  haberlerle karamışlardır. OTPOR darbeleri basın desteksiz yapılmaz, yapılamaz! Türkiye’de OTPOR darbelerinin yapıldığı ülkelerdekilerin aksine eylemcilere hiçbir basın desteği gösterilmemiştir.
            Yukarıda yazdığım, OTPOR’un hem Turuncu Darbeleri’nde hem de Arap Baharı’nda uyguladığı değişmeyen şablon Gezi Parkı olaylarında yoktur! İyi eğitimli aktivistler bu eylemlerde boy göstermemiş, olaylar OTPOR’un şablonları ile tezahür etmemiştir.
            Irak’da Saddam, Mısır’da Mübarek, Suriye’de Esad Amerikan çıkarları için birer tehlikeydiler. O halde devrilmeleri gerekiyordu. Saddam, savaşla; Mübarek halk devrimiyle gitti, Esad iç savaş ile devrilmeye çalışılıyor. Peki, ABD ve Soros’un açık toplum vakfı tarafından fonanlanan OTPOR ve CANVAS niçin AKP hükümetini devirmek amacıyla halk darbesi girişiminde bulunsun? Irak bombalanırken ABD uçakları Türkiye’den havalanmamış, Başbakan Erdoğan Irak’da Müslüman kanı akarken “Kahraman ABD askerlerinin sağ salim eve dönmesi için dua ediyorum” dememiş miydi? Mısır’da Mübarek ABD güdümünde OTPOR operasyonu ile devrilirken, çantalar dolusu para Mısır’a akıtılmamış, uluslar arası camiada ve medyada her türlü destek Mısır’a sağlanmamış mıydı? Son olarak Suriye’de halen devam eden iç savaşın sözde kahramanları terör grupları Türkiye’de konaklamıyor mu? Tüm mühimmat depoları, saldırı üsleri sınır bölgelerinde yer almıyor ve sınırdan şehir değiştirir gibi girip çıkmıyorlar mı?
ABD, OTPOR ve CANVAS örgütlerinin operasyonlarıyla Arap Baharı adını verdiği sivil darbeler ile ülkeleri kendi güdümüne sokarken bunu Türkiye’de seçim ile yapmamış mıydı?
OTPOR’un Türkiye’de bir halk darbesi yapmayacağı açıktır. Yukarıda da belirttiğim gibi Türkiye bugünkü yönetim anlayışı ile ABD’nin OTPOR operasyonu ile hale yola(!) sokacağı bir konumda değildir, Türkiye Amerika ile kol koladır! Yıllardır da bu darbe imalatçısı yapı ile Ortadoğu halklarını omuz omuza yakmaktadır!
Gezi Parkı eylemlerinin haklılığı ve katışıksız halk tarafından yapılması karşısında “OTPOR DARBESİ” yalanının atılması hükümetin çok telaşlandığının ve sıkıştığının işaretidir! Bugüne kadar Amerika’nın OTPOR ve CANVAS ile yürüttüğü darbeleri komplo teorisi olarak gören bir yönetimin başka türlü bu gerçekliği kabul edip kendilerine yapılıyormuş gibi ifade etmesi mümkün değildir!

                                                                                                          Gündem Gazetesi 11.07.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder