İki yılı aşkın süredir Arap
Baharıyla ilgili bu köşeden size sesleniyorum. Verdiğim 30’un üzerinde Arap
Baharı konulu yazıda sizlere başta ABD olmak üzere birçok batılı devletin ve
uluslar arası kuruluşun Ortadoğu ülkelerine Arap Baharı adı altında nasıl darbe
ithal ettiğini, batı tarafından fonlanan ve bölgedeki liderler tarafından da
desteklenen grupların suni devrimler yaptığını anlatmıştım. Ortadoğu bölgesinde
ABD ile kol kola girip bu ithal edilen darbeleri destekleyen liderlerden biri
de Recep Tayyip Erdoğan’dı. Tunus ayaklanmalarında ABD ile aynı söylemleri
kullanmış; muhaliflere her türlü medya desteğini vermişti. Libya ve Mısır için
daha da büyük fedakarlıklar yapan Erdoğan devletin kasasından milyonlarca TL’yi
darbe ithal eden ülkeler ve kuruluşlarca eğitilmiş kişilere aktarmıştı.
Libya’daki muhalefet için, “şişirilen Ortadoğu’nun lideri” imajıyla her türlü
politik desteği ve medya desteğini sağlamış; devletin imkanlarını yaralılar
için seferber edip Libyalı muhalifleri gemilerle Türkiye’ye taşımış, özel
hastanelerde tedavi ettirmiş; kimini de özel uçaklarla Avrupa’ya göndermişti!
Mısır için de aynı politik desteği ve medya desteğini vermiş; Müslüman
Kardeşler muzaffer olsun diye “bilinen” 2 milyon TL’yi bavullarla Mısır’a
taşımıştı! Dönemin(2007) ABD dışişleri bakanı Condoleezza Rice’ın da
“Ortadoğu’nun dönüşümü” adlı makalesinde bahsettiği, ülkelerin rejimlerinin ve
sınırlarının değişeceği Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında gerçekleşen bu ithal
darbe silsilesinde Başbakan Erdoğan da eşbaşkan olduğunu açıklamış, bölgede
suni devrimler yaşanırken verdiği sınırsız destek ile de eşbaşkanlığını alnı AK
bir biçimde yapmıştı.
Yukarıda
bahsettiğim darbe imal eden uluslar arası kuruluşlar ABD menşelidir. Bu
kuruluşlar bizzat ABD tarafından ve meşhur SOROS’un Açık Toplum Vakfı adı
altındaki darbe imalat vakfı tarafından fonlanmaktadır. Merkezi Sırbistan’da
bulunan OTPOR ve 50 farklı ülkede faaliyet gösteren, Amerikan çıkarlarındaki
sokak hareketleri için eylemci yetiştiren CANVAS bu kuruluşların en
aktifleridir.
Bugün, Arap
Baharını yaptıran AKP Gezi Parkı olaylarını da Soros’un himayesindeki OTPOR ve
CANVAS’ın yaptırıldığını iddia ederek olayları karalamaya çalışmaktadır. Bugüne
kadar Arap Baharını gerçek bir halk hareketi olarak lanse eden, OTPOR ve
CANVAS’ı görmezden gelen AKP ve medyası çaresizlik eseri olacaktır ki bu iki
grubun darbe imal ettiğini kabul etmek zorunda kaldı. Bu yazıda ABD ve Soros güdümündeki
OTPOR ve CANVAS’ın kısa tarihini, hiç değişmeyen darbe şablonlarını ve Gezi
Parkı olaylarıyla ilişkisi olup olmadığını inceleyeceğiz.
OTPOR
VE CANVAS NEDİR?
OTPOR, Merkezi Sırbistan’da
bulunan ve ABD’nin ilk sivil itaatsizlik ile darbe yaptırdığı gençlik
hareketidir. OTPOR ilk kez Yugoslavya’da sivil itaatsizlik eylemleri ile ortaya
çıkmış, Miloseviç’i bu yolla devirmiştir! CANVAS ise OTPOR adlı grubun
uzantısıdır ve aynı amaçlar ile çalışmaktadır. OTPOR Miloseviç’i devirmeden
önce eğitimlerini ABD’nin emekli generallerinden almış, CANVAS’ı da bu bilgiler
ışığında eğitmişti. Başta ABD ve Soros tarafından fonlanan bu gruplar
Miloseviç’i devirdikten sonra ABD’nin işaret ettiği ülkelerden aktivistleri
eğiterek bu ülkelerde de aynı sahte devrimlerin yapılmasını sağladılar!
TURUNCU DEVRİMLER
Miloseviç’in
devrilmesinin ardından ilk Turuncu Darbe “Gürcistan’da” gerçekleşti. Ülkenin
başındaki Shevernadze özelleştirmeye karşıydı. ABD ile değil Rusya ile yakın
ilişkiler içindeydi. ABD’nin Rusya’nın hemen dibine dikmek istediği askeri
üsleri vermedi. Bunun üzerine OTPOR harekete geçti ve o bilindik sivil darbeyi
gerçekleştirmek için düğmeye bastı. Bu darbede baş aktör Amerika’dan tahsilli
Mikehil Saakashvili’ydi. Saakashvili’nin öncülüğündeki darbe için günler
öncesinden çağrılar yapılmaya başlanmıştı. Sokağa çıkma vakti geldiğinde her
gün meydanlar dolmaya başlamıştı. O güne kadar hükümet aleyhtarı tek kelime
edemeyen medya kuruluşları eylemlerin başarılı olacağını biliyormuş gibi ağız
değiştirdiler ve eylemcilere sonsuz destek verdiler! Meydanlar boşaldığında
Shevernadze gitmiş, liberal ekonomiyi savunan; aşağı yukarı her kurumu
özelleştirecek olan ve Rusya’nın dibine askeri üsler diktirecek Saakashvili
iktidara oturmuştu.
Çok geçmeden Rusya’nın
etrafındaki ABD’ye yakın olmayan devletlerde bu “Turuncu Devrimler”
gerçekleşti. Ukrayna, Kırgızistan ve Özbekistan’da da aynı şablonlarda
hazırlanmış OTPOR darbeleri yaşandı. OTPOR tarafından eğitim almış bir siyasi lider
gruplara öncülük etti, baskı altındaki medya korkusuzca taraf değiştirdi.
Günler öncesinden yapılan çağrılarla insanlar meydanlara dolduruldu; sıkı
çalışmaların sonunda turuncu bayraklar ya da Gürcistan’daki gibi yeni rejimin
bayrakları binlerce insana verilecek kadar çokça bastırılmıştı! Meydanlar
boşaldığında iktidara gelenler hep liberal ekonomi ve ABD yanlısıydı.
Fetullah Gülen’in sağ kolu olan
ve daha sonra Gülen Hareketi’nden ayrılan Nurettin Veren, Fetullah Gülen’in
Gürcistan, Kırgızistan ve Özbekistan’daki okulları ile bu ülkelerde nasıl
darbeler yaptırdığını “Kuşatma” adlı kitabında anlatıyor ve ekliyor “Gülen
okulları ve Soros’un açık toplum vakfı birlikte çalışıyor, okullardaki
öğretmenler ABD ajanı, öğrenciler ise rejimlerin içine yerleştiriliyor!”
Turuncu darbeleri de OTPOR’un
yaptığı Arap Baharı’ndaki gibi gizlenmiyor! Gürcistan’daki Gül devriminin
ardından George Soros ekranlara çıkıp “Gürcistan’daki rejimi ben değiştirdim”
diye bas bas bağırmaya başlamıştı!
TURUNCU DEVRİMLERDEN ARAP BAHARINA OTPOR!
OTPOR’un Turuncu Devrimlerde
“siyasi liderlere” öncülük ettirdiği çakma devrimlerin baş aktörü bu kez “siviller”
olacaktı. Arap Baharı’nda halkı ayağa kaldıran ve onlara öncülük eden OTPOR ve
CANVAS eğitimi almış gençler sokağa dökülecekleri yönlendirecekti. Bu gençler
ABD ve Sırbistan’da eğitim görüyorlar, “akıllı bir sokak hareketi nasıl
örgütlenir” bunu öğreniyorlardı.
Halk sokağa dökülmeden önce,
“akıllı eylemlerin nasıl yapılacağının” eğitimini alan aktivistler videolar
hazırlayarak sosyal medyaya servis ediyorlar, ardından “nefret günü”
düzenleyerek eylemlerine başlıyorlardı. Günler öncesinden binlerce hatta
milyonlarca insana ulaşılıyor, eylem günü büyük insan yığınları meydanlara
iniyordu.
Örneğin Mısır’da insanları sokağa
döken Muhammed Adel, Ahmet Maher ve Vail Gonim’di. Hepsi çok güzel CANVAS
eğitimi almış; 6 Nisan Hareketini kurup sosyal medyada örgütledikleri insanları
“nefret gününde” sokağa dökmüşlerdi. Hazırladıkları etkileyici videolar
Mısırlıları bam tellerinden vurmuş, hepsi nefret gününde meydanlara inmeye
hazır hale getirilmişti!
“Akıllı eylem taktiklerini” bilen
bu üç isim çok büyük halk kitlelerini yönlendirebilmişler ( Türk basınında da
iddia edildiği üzere tamamen sivil olsalardı yani CANVAS eğitimine tabi
tutulmuş olmasalardı bunu başaramazlardır!), atılacak sloganlardan sokakta
sergilenecek davranışlara kadar insanları kontrol edebilmişlerdi. Eylemler göz
kulak olunabilecek yerlerde düzenlenmiş, genellikle Kahire ve İskenderiye gibi
büyük kentlerde yapılmıştı; Tunus ve Libya’da da sadece büyük kentler
gösterilere sahne olmuş, ülke geneline olaylar yayılmamıştı. Kontrolü böyle
daha kolaydı.
Atılan tek slogan “demokrasiydi”.
Hani şu ABD’nin Ortadoğu’ya AKP ile getirdiği demokrasi… Hani şu bilindik ileri
demokrasi! Ancak sokağa dökülen halktan emperyalizme karşı, Ortadoğu’da
yürütülen NATO operasyonlarına karşı, Amerikan sermayesi tarafından yolunmuş
tavuğa çevrilen ekonomiye karşı ya da Ortadoğu’da yürütülen ABD’nin askeri
operasyonlarına ve Büyük Ortadoğu Projesine karşı tek bir slogan atılmıyordu!
Demokrasi kadar büyük sorunları olan bu konulardan şikayet ettirilmiyorlardı!
Arap coğrafyasındaki diktatör
baskısı altında olan televizyon kanalları, yöneticilerin devrileceğinden emin
bir biçimde bir günde göstericilerin tarafına dönüveriyorlardı! Adeta bir
düğmeye basılmış gibi… Her ülkede halkı sokağa döken Ahmet Maher ya da Vail
Gonim gibi isimler bu kez televizyon televizyon dolaşıp propagandalarını daha
geniş kitlelere yayıyor; tiyatral ağlamalar ve halkı ateşleyici konuşmalar ile sosyal
medya ile ulaşamadıkları büyük halk kitlelerini sokaklara döküyorlardı…
Meydanlar doluyor,
boşaldıklarında ise liderler gitmiş, yerine yenileri gelmiş oluyordu! Şablon
Turuncu Devrimlerdekiyle aynıydı, tüm Arap coğrafyası tıpatıp aynı yöntem ile
ayağa kalkmıştı!
GEZİ PARKI EYLEMLERİNİ OTPOR MU
DÜZENLEMİŞTİR?
OTPOR ve
CANVAS devrimlerinin, yani Amerika’dan ithal çakma halk devrimlerinin şablonu
aynıdır. Yugoslavya’dan Turuncu Devrimlere ve Arap Baharına hiçbir değişiklik
göstermemiştir.
Gezi
Parkı’ndan başlayarak özgürlük taleplerini dile getiren halkın eylemlerine
dönüşen “Gezi Parkı Eylemleri” ise bu şablondan çok uzaktır. En başta bu
eylemler günler öncesinden planlanmamış, sosyal medya üzerinden “nefret günü”
ya da “öfke günü” olarak örgütlenilip sokağa inilmemiştir. Gezi Parkı eylemleri
polisin aşırı güç kullanımı sonrası, aynı gün Gezi Parkı’na arkadaşlarına
desteğe gelenlere polisin daha da sert hatta insanlık dışı müdahalesi sonucu
çok büyük bir halk hareketi halini almıştır. Polis, her türlü uluslar arası
sözleşmeyi çiğneyerek, anayasa ve kanunlara uymadan yaptığı müdahaleleri
sertleştirdikçe halk daha da sokağa çıkmış, aşağı yukarı Türkiye’nin tüm illeri
sokağa dökülmüştür. Kısaca, Gezi Parkı Eylemleri’nde OTPOR darbelerinin tersine
halk günlerce örgütlenmeden; doğal bir toplumsal refleks olarak bir günde sokağa
inmiştir.
OTPOR’un
çakma halk devrimlerinde, büyük kalabalıkları yönlendiren; CANVAS eğitimi almış
“aktivistler” Gezi Parkı eylemlerinde yoktu! Kalabalıkları yönlendiren, onları
günler öncesinden örgütleyip; meydanlarda ne slogan atacaklarına ve nasıl
davranacaklarına karar veren Ahmet Maher ya da Vail Gonim gibi baş aktörler
yoktu. Halen devam eden eylemlerde kararlar ortak alınıyor, birlikte hareket
ediliyor. Zaten yapılan eylemlerdeki organizasyon eksikleri, dağınık yürüyüşler
ya da lidersiz eylemci kitleleri OTPOR darbecileri tarafından şansa
bırakılmayacak kadar hassas;“akıllı eylem nasıl yapılır” dersiyle uyuşmayacak
kadar acemidir!
Gezi Parkı
eylemcilerinin talepleri de özgürlük ve demokrasidir! Ancak Arapların aksine emperyalizme
karşı sloganlar da atılmakta, Amerikan ve diğer batı sermayelerine karşı büyük
bir tepki gösterilmektedir. Amerika’nın Ortadoğu üzerindeki operasyonlarına
karşı sloganlar atılmakla beraber AKP’nin Amerika ile yürüttüğü Suriye
politikaları da forumlarda tartışılmakta ve çok büyük tepkiler çekmektedir.
Bunun yanı sıra, Gezi Eylemleri ile Amerikan zincir restoranları başta olmak
üzere birçok Amerikan şirketi boykot edilmeye başlanmıştır. Boykot edilen
restoranlar, televizyon kanalları, giyim mağazaları, bankalar sadece Amerikan
şirketleriyle de sınırlı değildir! OTPOR darbelerinin hepsinde iktidara gelen
hükümetler halkı çılgın bir tüketime sürüklemiş, ülkelerini Pazar haline
getirmişlerdir. OTPOR’un yapacağı hiçbir darbede halk, markaların boykotlarına;
özellikle Amerikan şirketlerine karşı boykotlara gitmezler! Amaç zaten daha
tüketici bir toplum yaratmaktır, bilinçli tüketme hamlelerine OTPOR darbelerinde
imkan yoktur!
OTPOR darbe
şablonlarından biri de televizyon kanallarının aniden eylemcilerin yanında yer
almasıdır. Türkiye’de de basın sınırsız sansüre ve baskıya maruz kalmaktadır.
Ancak Türkiye’de baskı altındaki hiçbir basın kuruluşu Turuncu Devrimler’de ya
da Arap Baharı’nda olduğu gibi birden diktatörün baskısından kurtulup
eylemcilerin yanında yer almamıştır. Bırakın göstericilerin yanında yer almayı,
tarafsız yayın ilkelerine bile uyup yayın yapmamış; olaylardan belli bir süre
hiç bahsetmemiştir. Kısa bir sürecin ardından olayları yayınlamaya başlayan
yayın kuruluşları eylemcilerin protestolarını manipülatif haberlerle karamışlardır. OTPOR darbeleri
basın desteksiz yapılmaz, yapılamaz! Türkiye’de OTPOR darbelerinin yapıldığı
ülkelerdekilerin aksine eylemcilere hiçbir basın desteği gösterilmemiştir.
Yukarıda
yazdığım, OTPOR’un hem Turuncu Darbeleri’nde hem de Arap Baharı’nda uyguladığı
değişmeyen şablon Gezi Parkı olaylarında yoktur! İyi eğitimli aktivistler bu
eylemlerde boy göstermemiş, olaylar OTPOR’un şablonları ile tezahür etmemiştir.
Irak’da
Saddam, Mısır’da Mübarek, Suriye’de Esad Amerikan çıkarları için birer
tehlikeydiler. O halde devrilmeleri gerekiyordu. Saddam, savaşla; Mübarek halk
devrimiyle gitti, Esad iç savaş ile devrilmeye çalışılıyor. Peki, ABD ve
Soros’un açık toplum vakfı tarafından fonanlanan OTPOR ve CANVAS niçin AKP
hükümetini devirmek amacıyla halk darbesi girişiminde bulunsun? Irak
bombalanırken ABD uçakları Türkiye’den havalanmamış, Başbakan Erdoğan Irak’da
Müslüman kanı akarken “Kahraman ABD askerlerinin sağ salim eve dönmesi için dua
ediyorum” dememiş miydi? Mısır’da Mübarek ABD güdümünde OTPOR operasyonu ile
devrilirken, çantalar dolusu para Mısır’a akıtılmamış, uluslar arası camiada ve
medyada her türlü destek Mısır’a sağlanmamış mıydı? Son olarak Suriye’de halen
devam eden iç savaşın sözde kahramanları terör grupları Türkiye’de konaklamıyor
mu? Tüm mühimmat depoları, saldırı üsleri sınır bölgelerinde yer almıyor ve
sınırdan şehir değiştirir gibi girip çıkmıyorlar mı?
ABD, OTPOR ve CANVAS örgütlerinin
operasyonlarıyla Arap Baharı adını verdiği sivil darbeler ile ülkeleri kendi
güdümüne sokarken bunu Türkiye’de seçim ile yapmamış mıydı?
OTPOR’un Türkiye’de bir halk
darbesi yapmayacağı açıktır. Yukarıda da belirttiğim gibi Türkiye bugünkü
yönetim anlayışı ile ABD’nin OTPOR operasyonu ile hale yola(!) sokacağı bir
konumda değildir, Türkiye Amerika ile kol koladır! Yıllardır da bu darbe
imalatçısı yapı ile Ortadoğu halklarını omuz omuza yakmaktadır!
Gezi Parkı eylemlerinin haklılığı
ve katışıksız halk tarafından yapılması karşısında “OTPOR DARBESİ” yalanının
atılması hükümetin çok telaşlandığının ve sıkıştığının işaretidir! Bugüne kadar
Amerika’nın OTPOR ve CANVAS ile yürüttüğü darbeleri komplo teorisi olarak gören
bir yönetimin başka türlü bu gerçekliği kabul edip kendilerine yapılıyormuş
gibi ifade etmesi mümkün değildir!
Gündem Gazetesi 11.07.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder