31 Ağustos 2012 Cuma

1922-2012 YİNE AYNI YERDEYİZ!



          Büyük Taarruz'un ardından bir Hollanda dergisi olan Handelsblatat'da bir makale yayınlanıyor;
"Türklerin beklenmedik bu zaferi akla şu soruyu getirir; Son nefesini vermekte olan, ölüme mahkum Türkiye dört yıl süren dünya savaşı sırasında tüm maddi ve manevi kaynaklarını tükettiği halde nasıl olur da tüm dünyayı şaşkına çevirir? Sonu gelmiş bir ülke, üstelik yapayalnız kaldığı bir anda müthiş bir örgütlenme yeteneği ve doludizgin bir coşku sergiliyor! Londra'da yapılan hesaplarda Mustafa Kemal ve Milliyetçi Hareketi'nin sıfırı tükettiği, iflasa sürüklendiği iki kere ikinin dört ettiği gibi ortadaydı. Anadolu dullar ve yetimler ülkesine dönmüştü. Tam dört yıl boyunca milyonlarca insan durmaksızın savaştı ve demir yumruğuyla  İngiltere maşası Yunanistan'ı denize döktü. Bu, ulusal davaya duyulan inançla mümkün oldu."
BUNUN ÜSTESİNDEN GELDİYSEK...
       Makale, kuyruk acısı taze batının vazgeçemediği bu coğrafya üzerine hangi oyun kartlarıyla döneceği vurgulanarak bitiriliyor;
"İslam düşüncesinin içerisine girmeliyiz. Bu mucizeyi anlamak için bu gerekli. Yoksa böyle giderse Asya'nın muazzam kapıları yüzümüze kapancak..."
       Emperyalist devletlerin Sevr'den beri hayali aynı! Zengin petrol yatakları, enerji ve su kaynaklarıyla ağız sulandıran Ortadoğu'nun hakimiyeti.
      Karşısında ağır silahlarla, kalabalık ordularla duran, devletin her kademesine sızmış paylaşımcı devletler; başta, batı ile işbirliği içinde ülkesinin bölünmesine göz yuman, Halife sıfatı ile de Ortadoğu halklarını felakete sürükleyen bir padişah ve işbirlikçi, çakma aydınlar!.. 90 yıl önce Atatürk ve beraberindeki halk böyle bir ortamda Milli Mücadeleyi başlatmış ve olanaksızlıklara rağmen batının planlarını bozmuş, hesapta olmayan bir zaferle Asya'nın kapısı, Ortadoğu'nun kilidi bu coğrafyayı bağımsızlığa kavuşturmuştu.
...BUNUN DA ÜSTESİNDEN GELİRİZ!
      Bugün yine aynı noktadayız! Milli mücadele sürdürülürken ülkenin içinde bulunduğu durum bugünküyle aynı! Sevr'i kabul eden bir padişah yerine BOP eşbaşkanı başbakan, yabancı basında Halife ünvanıyla anılan, Türkiye'nin Ortadoğu'daki sempatisini kullanan Tayyip Erdoğan! Etrafa saçılı, işbirlikçi aydınlar, devletin her kademesinde batılı ajanlar!
      Milli Mücadelede başa dönen Türkiye'den batı aynı şamarı yemek istemiyor, makalede de yazıldığı gibi İslam Düşüncesi mucizesi, Atatürkçü düşünceyi zayıflatmada kullanılıyor! Atatürk'ün tam bağımsızlık ve özgürlük rüzgarı kesiliyor! Milli Mücadele ruhunun canlanmasından korkanlar 30 Ağustoslarda Atatürk heykellerine çiçek bile koydurtmuyor, İstanbul hükümeti misyonuyla çalışan Ankara ödevini başarıyla yapıyor!
      O günün olanaksızlıklarıyla Mustafa Kemal ve beraberindeki Türk halkı dünyaya dersini vermişti! Atatürk'ün bağımsızlık hareketi Türk halkını derin uykusundan uyandırmış, ülkeye can vermişti.
      Biz de bugün daldığımız derin uykudan kalkmalı, Sevr'in devamına izin vermemeliyiz! Bunun için bir Atatürk daha beklemek yerine her birimizin bir Atatürk olduğunu hatırlamak yeterlidir!


                                                                                                                                               31.08.2012





   

22 Ağustos 2012 Çarşamba

"KÜRT BAHARI" İLE KARŞI KARŞIYA!




                 Arap baharı ile devrilen liderlerden sonra kurulan geçici hükümetlerin hepsi ülkelerini daha baskıcı, daha muhafazakar bir yönetim altına aldı; Amerika ve bölge üzerinde çıkarı olan çoğu batı devleti ile imtiyaz anlaşmaları yaptı! Arap Baharı'nın planlayıcıları bu adımı Türkiye'de isyan ile değil "seçim" ile yaptı. 3 Kasım seçimleriyle ilk kez iktidara gelen AKP Türkiye'nin rejimini kazdı! Rejimi "hallolan" Türkiye için sıra sınırların şekillendirilmesine geldi.
               Hakkari ve cıvarında PKK adeta kontrolü ele geçirdi, şehre bakan sokulmadı; yollarda PKK bölgenin hakimiymiş gibi kimlik kontrolüne başladı! İzmir'den Hakkari'ye ülkenin dört bir yanında çatışmalar yaşanıyor. Asker PKK ile aralıksız çatışıyor; teröristler etkinliklerini o denli arttırdı ki milletvekilleri kaçırıyor, yerel siyasetçileri görevlerinden istifaya zorluyor! Kent merkezlerinde sivillere saldırılar düzenleniyor! PKK son birkaç hafta içerisinde hiç olmadığı kadar etkinliğini arttırdı, sınırları zorluyor. İnfiale uğrayan halk BDP merkezlerini yakıyor, karşılık veriyor.
              Arap Baharı da bu şekilde başlamış; Libya'nın parça parça bölünmesinde ve bölünmesine ramak kalan Suriye'de bu yol izlenmişti! Baharı tetikleyen en etkin unsurların başında gelen uluslararası basın "Kürt Baharı" başlıklarını yayınlamaya başladı, Arap Baharı'nın Türkiye ayağı için düğmeye basıldı!
            Arap Baharı'nda silahlı teröristler ile mücadele eden silahlı kuvvetleri "özgürlük savaşçılarını ve sivilleri vuran katil ordusu" şeklinde gösteren uluslararası basının PKK ve sempatizanları ile yapılan mücadeleyi de aynı şekilde yansıtmaya başlaması an meselesidir! Baharı yaşayan diğer ülkeler gibi Türkiye'nin ABD'yi, AB'yi, BM'yi hatta çok direnirse Barış Gücünü de karşısında bulması kesindir! Bu süreçte daha önce de olduğu gibi çok unsurlu güçlerle PKK'ya destek verileceği, bunun daha sistematik bir şekilde gerçekleştirileceği açıktır.
           Bu süreçte Türk halkının düşünerek hareket etmesi, manipülasyona açık hareketlerden kaçınması önemlidir.