Onur yürüyüşleri LGBTTİ ( Lezbiyen, gey, biseksüel, Trans,
Transeksüel, İnterseks) bireylerin her sene onur ayı kabul ettikleri Haziran
ayında gerçekleştirilir. Tüm dünyada heteroseksist toplum düzeni içinde
kaybolmaya mahkum edilen eşcinsellerin hak savaşı için önemli bir mihenk
taşıdır Onur Yürüyüşleri. Nitekim tüm Dünya’nın önemli bir bölümünde
eşcinseller cinsel yönelimlerini anayasa nezdinde devletlerine tanıttı. Son
yıllarda ise 30’un üzerinde ülke eşcinsel evliliklerini tanıdı.
Türkiye’de
ise durum çok farklı. Geçtiğimiz Pazar günü İstanbul’da gerçekleştirilmek
istenen 13. Onur Yürüyüşüne polis saldırdı. 1993’den beri aralıklarla, 2005’ten
beri ise her sene düzenlenen onur yürüyüşleri aslında Türkiye’deki eşcinseller
için bir başarı öyküsü. Kendilerini halka tanıtmak, varlıklarını göstermek için
büyük bir şans. İstanbul’da düzenlenen ilk onur yürüyüşüne katılım sadece 30
idi. Kendilerini açtıkça, varlıklarını gösterdikçe haklı mücadeleleri
katlanarak arttı. 2013 senesinde 50.000 kişinin yürüdüğü Onur Yürüyüşünde, 2014
senesinde 100.000 kişi sokaklara döküldü. Bu sene de Tünel Meydan’ında yüz binlerce
kişi Onur Haftasını kutlamak için toplandı. Ancak İstanbul Valiliği yürüyüşten
dakikalar önce kitlesel bir kalabalığın toplandığı Taksim’de Onur Yürüyüşünü
dağıtmak istedi. İstanbul Valiliğinin aldığı karar provokasyon kokuyordu. AKP
iktidarının il başkanlıkları gibi çalışan valilik müessesi adeta LGBTTİ
bireyleri yaralamak ve örselemek için bu kararı almıştı. Zira, kalabalık anayasanın
36. maddesine dayanarak silahsız saldırısız gösteri hakkını kullanmak
istediklerini ifade ederek, hukuka aykırı valilik kararını tanımadıklarını
söyleyerek yürüyüşlerine devam ettiler. Ancak Gezi’den beri aşina olduğumuz
insan haklarına ve anayasamıza aykırı polis şiddeti AKP’nin polisince yine
kendini gösterdi. Onlarca kişi yaralandı, yüzlerce kişi gözaltına alındı.
Anayasal haklarını kullanmaya çalışan insanlar haksız ve hukuksuzca polis
saldırısına maruz kaldı.
İstanbul
valiliğinin açıklaması ise şok ediciydi. “Ramazan” dolayısıyla böyle bir
yürüyüşe izin verilmeyeceğini söylemişti. Türkiye bir din devleti olmadığından
ötürü devlet nizamı ve yasalar dini aylara veya günlere göre özel olarak
uygulanamaz. Anayasanın önceden izin almadan silahsız ve saldırısız yürüyüşlere
ilişkin 36. maddesi ise gayet açıktır. Böyle bir yürüyüş için Recep, Şaban,
Ramazan farkı gözetilmiyor. İstanbul valiliği ve İstanbul emniyeti açıkça suç
işlemiştir. Geçtiğimiz sene 100.000 kişinin yürüdüğü Onur Yürüyüşü de Ramazan
ayına denk gelmesine rağmen müdahale olmaması, bu sene neyin değiştiği sorusunu
akıllara getiriyor. Son olarak ABD’de tüm eyaletlerde mahkeme kararı ile
yasallaşan eşcinsel evlilikleri Türkiye’nin gözünü korkutmuş olmalı. Çünkü,
ABD’de eşcinsel evliliklerin serbest bırakılmasını sağlayan hüküm anayasadaki
“eşit yurttaşlık” maddesine dayanarak verilmişti. Türk Anayasasında da eşit
yurttaşlık hakkı bulunması “bizimkileri” korkutmuş olmalı, böyle bir
provokasyona bu sebeple imza atmış olmaları gerek.
Vakti
gelmiş hiçbir düşüncenin önünde hiçbir polis, hiçbir devlet iradesi, hiçbir
şiddet duramaz. İstanbul’daki polis saldırısı eşcinsel bireyleri ve onları
destekleyen heteroseksüel kitleleri provoke etmek yerine Türkiye’deki eşcinsel
hak savaşına ivme kazandırdı. Dünkü hadise Eşcinsellere olan desteği
kitselleştirdi. Toplumun büyük bir kesimi eşcinsellerin yanında olduklarını ve
haklarını elde etmek için mücadelelerine destek vereceklerini ifade ettiler. 21.
Yüzyılda dünya değişip, eşcinseller hak kazanımlarını elde ederken Türkiye’de
tüm ahlaksız yakıştırmalarını yanlarına alan ve Onurlarını başı dik şekilde
gösteren LGBTTİ bireylerin mücadelelerini buradan selamlıyorum.
Gündem Gazetesi 30.06.2015