Geçtiğimiz hafta Atatürk Olimpiyat Stadında oynanan
Galatasaray-Beşiktaş maçı bir provokasyona daha sahne oldu. Gezi Parkı
direnişine adını yazdıran çArşı taraftar grubuna açık bir komplo kuruldu.
Beşiktaş ile ismi özdeşleşmiş bu taraftar grubu, Gezi Parkı direnişine büyük
destek vermiş, daha sonra AKP’nin devlet ideolojisi haline getirdiği
“muhaliflere terörist yaftası vurma” furyasına dahil edilmişti. Gezi Parkı
Direnişi sırasında Kazlıçeşme gövde gösterisi, uydurma “türbanlı bacı
saldırısı” haberleri, gövde gösterisi mitinglerinde MHP ve çArşı flaması
açılması gibi provokatif hareketlere girişen “eller” bu kez çArşı grubunu
susturmak adına futbola el attı! Yapılan provokasyonda çArşı grubuna karşı
kurulan, Rasim Ozan Kütahyalı tarafından da AKP gençlik kollarınca kurulduğu
itiraf edilen “1453”
taraftar grubu kullanıldı! 1453 adlı alternatif grup maçta sahaya inerek
olaylar çıkarttı, maç tatil oldu! AKP’nin bilinç şekillendirici televizyon
kanalları, yazarları ve çizerleri medya üzerinden; milletvekilleri ise sosyal
medya üzerinden çArşıya ve Gezi Direnişçilerine olayın faturasını hemen kesti
ve gerek küfürlü gerek yalan haberlerle bilinç operasyonuna başladılar!
Yugoslavya etnik temelli olarak ayrıştırıldıktan sonra 7 parçaya bölündü! |
Hatırlatmakta
fayda var, Yugoslavya’yı parçalanma ve çöküş sürecine götüren şey bir futbol
maçı sırasında ateşlenmişti. Hırvat kökenli Dinamo Zagreb ve Sırp kökenli
Kızılyıldız takımı taraftarları birbirine girmişti. Ülkenin ağır siyasi
atmosferi içinde taraftar grupları arasında kavga büyüdü, polisin de ağırlıklı
olarak Sırp kökenli Yugoslavyalılardan oluşuyor olması olayları büyüten nokta
oldu. Maç esnasında başlayan olaylar sokaklara taştı, iç savaş başladı!
Bugüne
değin futbolun toplumu uyuşturmak için kullanılan bir araç, taraftarlara
aşılanan holiganizmin de “biriken öfke ve enerjinin kontrollü olarak
boşaltılması” şeklinde yorumlamış ve yazmıştım. Ancak şu gerçeği; futbol
taraftar gruplarının toplumun tabanında büyük bir yer kapladığını ve yaşanan
toplumsal olaylarda yadsınamayacak yerleri olduğunu atlamışım. Yugoslavya
örneği ya da Latin Amerika ve İngiltere örnekleri ve son olarak Türkiye’den
Gezi Parkı Direnişi bunun örneklerini oluşturuyor.
Türkiye’nin
içine itildiği kırılgan yapı, etnik-mezhepsel-ideolojik en ufak kimlikte
ayrışmaya gidilen, herkesin taraf tutup kutuplaşmaya itildiği bu süreç bir
parçalanma ve en kötüsü iç savaş kokusunun ufak ufak burunlara geldiği bir süreçtir.
Futbol taraftarlarının ülkenin siyasi açıdan içinde bulunduğu duruma ilk kez
net bir tepki koyduğu ve içinde bulunulan “istibdat” dönemi için yapılan
protestolara dahil olduğu bir dönemde ideolojik temelli ayrışmalara itilmesi ve
bazı taraftar gruplarının polis tarafından göz ardı edilip diğerlerinin polis
ve iktidar ortaklığıyla hedef gösterilmesi tehlikeli ve kolay alevlenecek
kutuplaşmaları doğurabilecek mahiyettedir!
Bu tarz
ideolojik bir kutuplaşma tek bir maçta veya sadece taraftar gruplarıyla olmaz
elbette… Yugoslavya örneğini hatırlayalım. Orada da olaylar alevlenmeden önce
etnik temelli kutuplaşma ağır ve tehlikeli bir siyasi hava estiriyordu.
Türkiye etnik temelli olarak parçalanmak, ideolojik ve mezhepsel temelde çatışma ortamına sürülmek üzere! |
Açılım ya
da demokratikleşme adı altında Kürt kökenli vatandaşlar yerine PKK ile pazarlık
şeklinde gerçekleşen ve ülkeyi hızla etnik temelli bir bölünmeye daha da kötüsü
çatışmaya sürükleyecek süreçte sona yaklaşılıyor. PKK şimdiden doğu illerinde
asayiş teşkilatı kurmuş vaziyette. İş yerlerinden vergi topladığı yönünde
bilgiler geliyor. Terörist cenazeleri sözde resmi törenlerle defnedilirken,
Öcalan için Kato dağında yapıla gövde gösterisi görmezden geliniyor! Doğu’da
hiç olmadığı kadar devlet yok ve halk yalnız! Ülke hızla bölünmeye gidiyor, etnik
temelli çatışma ortamı doğması korkutuyor!
Diğer
açılım kapıda, bu da Alevileri kapsıyor! Açılım dedin mi korkacaksın, çünkü en
başından beri demokratikleşilmedi. Tersine kavramsal olarak insanlar ayrıştırıldı.
Gezi Parkı sürecinde Alevi-Sünni ayrımı körüklenmeye çalışıldı. Hatay’daki
olaylarda sanki kentte gettolaşma varmışçasına Aleviler suni mahallesine polis
tarafından sokulmadı. Olaylar sırasında medya ve malum politikacılar
Alevi-Sunni kavramlarını üstüne basa basa ayırdılar. Olaylar sırasında alınan
canlardan üçü aleviydi. Hükümetin Suriye politikası Suriye’deki Alevilere karşı
işliyor, Adana ve Hatay’da barındırılan sözde özgürlük savaşçısı vahabiler
yerel halka ve en çok da Alevilere korku salıyor. Bazı şeyler körüklenmek
istercesine 3. köprünün adı Yavuz Sultan Selim konmak isteniyor. Eğitim
alanındaki baskılar tavan yapıyor!
Kısaca
Türkiye’de her alanda kutuplaşma destekleniyor, bazı eller tarafından
körükleniyor. Ülkedeki ağır siyasi hava ideolojik temelli ayrışmanın futbola
kadar sokulduğu, etnik bölünmenin verilen tavizler ile arttığı ve etnik temelli
çatışmalara yol açabileceği bir ortama gidiyor! Mezhepsel ayrılıklar hiç
olmadığı kadar fazla vurgulanıyor. Türkiye, Yugoslavya’nın karışmasından önceki
siyasi havayı tadıyor! Üstelik Yugoslavya’nın son dönemindeki gibi ordumuz
tasfiye edilmiş, rejimin altı oyulmuş… Halk politik açıdan çıkmazda, mevcut
iktidara güçlü bir alternatif yok. Türkiye hızla Yugoslavya’yla aynı kaderi
paylaşmaya gidiyor!
Gündem Gazetesi 26.09.2013