26 Mart 2012 Pazartesi

CEHALET MUTLULUKTUR, MUTLU NESİLLER İÇİN 4+4+4!


                

                Bir eğitim sisteminin başarısı yaklaşık olarak 15-20 yılda anlaşılır. Sistem değiştirilir, öğrenciler mezun olur, üniversitelere giderler ve meslek sahibi olurlar. Örgün eğitimden ve üniversitelerden ne kadar donanımlı ve deneyimli mezun olurlarsa sistemin ilk başarısı da bu olur. Meslek sahibi olduktan sonraki başarıları ve doğru mesleği seçip seçmemeleri, mesleki alandaki donanımları vb. unsurlar ise sistemin başarıya ulaştığının diğer kanıtıdır.
                Ancak bu Türkiye’de böyle mi? Her 5 yılda bir eğitim sistemi, her 3 yılda bir sınav sistemi ve müfredat değişiyor! Bakanlarımız ve müsteşarlarımız o kadar ileri görüşlü görevliler ki 15-20 yıl beklemeye gerek duymadan sistemlerin başarıya ulaşıp ulaşamayacağını şak diye anlıyorlar! Hal böyle olunca eğitim sistemi meyvelerini vermeden bir 5 yıl sonra tekrar değişmek üzere yeni bir sistem atılıveriyor ortaya!
                Sıradaki eğitim rezaleti 4+4+4! AKP bunu öyle bir iştahla istiyor ki parlamenter sistemi bertaraf edecek kadar ileri gitti, Başbakan Erdoğan “kesinlikle geçecek” mesajını vererek kurmaylarına “emretti”!
                Peki nedir bu iştah, nedir bu tantana? Yıllardır tüm girişimlere rağmen ülkeden silinemeyen Atatürk değerlerinin yok edilmesini kolaylaştırmak mıdır? Adı kesintisiz olsa da örgün eğitim 4 yıldan sonra bitip de çocukların hocaların, şeyhlerin elinde yetiştirilmesine olanak sağlamak mıdır?
                Bu sistem tamamen radikal islamcı kesimleri mutlu etmek, yıllardır yapılan postahane eylemlerine bir cevap vermek amacıyla hazırlanmıştır! Ve tabi ki eğitimden ve dolayısıyla gelecek nesillerden Atatürk değerlerini soyutlamak, ortadan kaldırmak amacıyla yapılmıştır!
En son 23 Temmuz 2011 tarihinde Fatih Postanesi önünde yapılan protestoda da neredeyse 4+4+4 eğitim sisteminde kaldırılan birçok değerin kaldırılması talep edilmiş, dindar sözcüğü arkasına sığınan din tüccarları “zorunlu eğitim kalksın, kızlar okumasın” isteklerini de açık açık dile getirmişlerdir. Bu protestoda eğitim sisteminin islamlaşması ve eğitim sisteminden Atatürk değerlerinin arındırılması da istenmiştir!
Bu eylemdeki ve buna benzer eylemlerdeki taleplerle 4+4+4 sistemi büyük benzerlikler taşımaktadır! Muhalefete kulak vermeden, AKP’nin kendi kendine hazırladığı ve kendi kendine de genel kuruldan geçireceği bu sistem her birimizin geleceğini ve çocuklarımızın geleceğini hapsedecektir!

23 Temmuz 2011 tarihinde yapılan Fatih Postanesi eylemi ve eylemcilerin istekleri üzerine kaleme aldığım 28 Temmuz 2011 tarihli köşe yazım;


                                                                                                Çanakkale Haber Gazetesi 26.03.2012

12 Mart 2012 Pazartesi

FEMEN GÖSTERİSİNE AHLAK “GÖSTERİŞİ”




Türk insanı olarak çok değişik bir ahlak algımız var. Birçok konuda şekilci olduğumuz gibi “ahlak” konusunda da çok şekilciyiz.
                8 Mart Dünya Kadınlar gününde birçok eylem izledik. Beni içlerinde en çok rahatsız eden FEMEN grubunun eyleminde yaşananlar oldu. Bu dört Ukraynalı “kadına şiddete son” demek için meydandaydı. Eylemin amacı Türkiye’de kadına yönelik şiddete dikkat çekmekti. Dikkat çektiler de… Zira kendileri de şiddete uğradılar. İşte eylemde beni rahatsız eden de bu oldu.
Kadına şiddetin tüm korkunçluğuyla sergilendiği ve protesto
edildiği bir eylemde bu görüntüden tahrik olmak
bastırılmış duygularla gelen ve dizginlenemeyen bir ahlak
erozyonudur.
                Kadına şiddet Türkiye’nin kanayan bir yarası, 21. yüzyılda yaşanan bir yüz karasıdır! Toplumca buna bir dur demek hepimizin göreviyken bunun için bir şeyler yapmaya çalışan FEMEN üyelerini dövmek de nesi? Hem de bunu yapan polislere alkış tutmak, kadınları ahlaksızlıkla suçlamak nesi?
                Benim ve benim gibi birçok insanın o meydanda gördüğü desteklenilesi bir eylem, büyük bir soruna tepki iken bazı kesimlerin gördüğü sadece “kadın memesi” ve “çıplak bacaklardı”. Aslında eylemde kadına şiddeti kınayan, eylem tarzlarıyla da “kadının meta olarak görülmesine” vurgu yapan bu kadınların göğüslerini ve bacaklarını kesmek ne kadar ironik değil mi?
                Birçoğumuzun sesini çıkarmadığı hatta desteklediği, erkek çocuklarının buna teşvik bile edildiği bir dönemde kadına şiddete ve kadının metalaşmasına tepki gösteren kadınların eylemini değil de bu eylemin şeklini almak ve buna ahlaksızlık demek, kimse kusura bakmasın ki daha büyük ahlaksızlıktır.
                Kadına şiddete tepki göstermeyip onu desteklemek hatta bu yola başvurmak, kadını meta olarak görmek ve bunu normalleştirmek ahlaksızlık değil de giyim şekliyle “kadının metalaşmasını” protesto etmek mi ahlaksızlıktır?
                Çok büyük bir sorun protesto edilirken bu sorunu görmezden gelip meme ve bacak görmek daha büyük bir ahlak sorunudur! Bu sadece “kadını meta olarak görenlerin” orada ne olup ne bittiğine aldırmadan bir göğüsten tahrik olması ve sahip olamadıkları dürtülerine “ahlak” kılıfı bularak çeşitli inançların arkasına sığınmasıdır!

                                                                                                     Çanakkale Haber Gazetesi 12.03.2012

5 Mart 2012 Pazartesi

HAYDİ KIZLAR EVE!


                

                Bir ülkedeki eğitim sistemi o ülke için hayati değerdedir! Eğitim sisteminin niteliği ve içeriği o ülkenin yapısını, gelişmişlik düzeyini, kaderini ve bekasını belirler. Mustafa Kemal Atatürk de bunun önemini “Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” diyerek vurgulamıştır. Türkiye Cumhuriyet’inin bekasının eğitim sisteminde olduğunu dile getirmiştir.
                Ancak gelin görün ki son yıllarda eğitim sistemi amacından saptı, esas olan öğretmekken ezbere dayalı, genişletilmiş konulara ve ağırlaştırılmış derslere dayalı bir sistem ortaya çıktı. Hiçbir sosyal aktiviteye olanak vermeyen, gençlerin gündemi ve günceli takip etmelerine fırsat tanımayan, genç beyinlerin düşünmesine ve üretmesine vakit bırakmayan; tüm bunların yanında feci şekilde baskıcı, katı ve ifade özgürlüğüne ket vurucu bir sistem haline geldi.
                Eğitim sistemleri bir ülkenin geleceğini aydınlatacağı gibi o ülkeyi karanlığın pençesine de sürükleyebilir. Şu anki sistem ile aydınlığa gitmeyeceğimiz çok açık! Ancak bazı karanlık eller, Türkiye’nin geleceğini kendi “karanlık köşelerine” daha hızlı çekmek için bir dizi değişikliklerin daha peşindeler! Kızların erken yaşlarda okullardan koparılmasına göz yumulmasından tutun da karma eğitimi sona erdirme çabalarına kadar insan hakları başta olmak üzere cinsiyet eşitliğine varan birçok evrensel değere, “ileri demokrasilerde” olamayacak birçok antidemokratik uygulamaya imza atmak üzereler!
                Jet hızıyla gerçekleştirilen, üzerinde tartışılmayan, halka doyurucu açıklamalar yapılmayan, kürsülerde ağızda gevelenip açıklığa kavuşturulmayan 4+4+4 sistemi kızların okullardan erken yaşta koparılmasına göz yummaktır. Kesintisiz eğitim başlığıyla önümüze sunulan ancak örgün eğitimin ilk dört yıldan sonra bitebileceği bu sistem tamamen şeyhlerin, şıhların etkisindeki, cemaatlerin avuçlarındaki ailelerin çocuklarını istedikleri gibi okullardan koparmaları demektir! Eleştiriler ile 8+4’e dönüştürülen sistem, daha önce tepkiler ile başarısız olmuş ancak ileriki bir tarihte gerçekleştirilmiş birçok girişim gibi toplum hazır hale geldiğinde 4+4+4’e dönüştürülecektir!
                Toplum buna nasıl hazır hale gelir? Geçtiğimiz günlerde bazı radikal sendikalar tarafından teklif edilen ve meclis alt komisyonundan “karma sistem zorunluluğunun kalkması” teklifi geçti! Bu sayede kız ve erkek öğrenciler aynı okullarda okutulmayacak ve belki de kız okullarında kadın öğretmenler, erkek okullarında erkek öğretmenler eğitim verecek! Bu hem pedagojik açıdan çocuklar için çok zararlı bir uygulama hem de cinsel ayrımcılığı teşvik edici, insan haklarına aykırı bir uygulamadır!
                Muhtemelen önümüzdeki günlerde televizyonlarda bu konu üzerindeki tartışmaları dinleyeceğiz ve bu sistemin ne kadar iyi ve yararlı olduğu hakkında konuşmalar izleyeceğiz. Ancak atılacak bu adım tamamen eğitim sistemi için bir darbe, ülke politikalarına ters bir uygulamadır!
                Kız ve erkek okullarının ayrılması ile insanlar iki cinsiyetin farklılaşması fikrine bir süre alıştırılacak. Bu sayede yukarıda da belirttiğim gibi ilk dört yıldan sonra kızlar okullardan koparılmak istendiğinde kimsenin sesi çıkmayacak!
                Değerli okurlar, reformlar aniden yapılmaz, toplum alıştırılır, asıl yapılmak istenene kademe kamede yaklaşılır! Son yıllarda bu uygulamaların örneklerine tanık olmaktayız! 10 yıl önce gerçekleştirilmek istenen aşırılıklara yüksek seslerle cevap verdiğimiz ancak bugün değişen ortama alıştığımız için bize normal gelen birçok uygulama vardır! 10 yıldan günümüze hafızanızı zorladığınızda bunları hatırlayabilir ya da ileride nelerin önümüze ısıtılıp tekrar konacağını öngörebilirsiniz!
                Eğitim sisteminde buna benzer bir reform İran’da da gerçekleştirildi. 1979 islam devriminden sonra birçok alanda olduğu gibi eğitim alanı da insanlar alıştırıla alıştırıla bugünkü halini aldı. O dönem yapılan reformlar da aynen şöyleydi, karma eğitim zorunluluğu kalktı, kız ve erkek sınıfları bölündü, daha sonra kız ve erkek okulları hepten ayrıldı. Bu sırada kızlara türban zorunluluğu getirildi! Kızların türbana alıştırılmasıyla da eğitim hakları hepten ellerinden aldındı!
                İzlenen yol çok benzer, tarihten ders almak ise öncelikli görevimizdir! Bu tablo dahilinde unutulmaması gereken geçmişten ders alarak bugünü yorumlamak ve geleceğe dair adımları buna göre atmaktır!

                                                                                                             Çanakkale Haber Gazetesi 5 Mart 2012