6 Eylül’de Dağlıca’da yaşanan korkunç terör saldırısında 16
askerimiz şehit oldu. Hemen ardından 7 Eylül’de Iğdır’da 14 polisimiz şehit
edildi. Temmuz ayından 7 Eylül’e kadar 106 asker ve polisimiz şehit oldu. Yarını
bilmiyoruz… Başta Dağlıca saldırında şehit olan Ezineli Onbaşı Fatih Duru olmak
üzere tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum.
Verilen
şehitler, aymazca ve gözümüzün içine bakıla bakıla siyasetçilerden gelen
tehditler akıl alır gibi değil! Aslında, ülkemizin bugün içinde bulunduğu durum
adım adım geliyordu.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm sürecinin başından itibaren
sürecinin baştan sona yanlış olduğunu, yaşanan sürecin çözüm bulmak amacıyla
değil Saray-İmralı-Kandil hattındaki odakların karanlık ortaklığı olduğunu söylemiştim.
Çözümün neyin ne olduğunu bilmeden gelmeyeceği, teröriste müsamaha gösterilerek
hiçbir şeyin çözülmeyeceğini, PKK’nın süreçten güçlenerek çıkacağını”
yazmıştım. O dönemde biz “şehit sevici” ve “bölücü” olarak nitelendirilmiştik
gerek AKP gerek de sözde aydınlar tarafından.
“Artık
analar ağlamıyor” şeklindeki reklam sloganıvari parti propagandası aslında
büyük bir kandırmacadan ibaretti. Evet o dönemde analar ağlamıyordu. Ülkemizin
bölünmez bütünlüğüne ve bağımsızlığımıza yapılan saldırılardan ötürü şehit olan
vatan evlatları yoktu. Ancak süreçte asker kışlasına hapsedilmiş, polise günlük
10 liralık benzin verilmiş; PKK’nın kentlerde asayiş timleri kurmasına, valiler
atayıp vergiler toplamasına, mahkemeler inşa etmesine göz yumulmuştu. Ülkemizin
bölünmez bütünlüğüne, bağımsızlığına tehditler artarak devam etmişti. Bu
durumun şehit vermekten ne farkı vardı? Evet analar ağlamıyordu ancak tüm
Anadolu ağlıyordu! “Çözüm” adı altında hepimiz kandırıldık!
YUGOSLAVYA OLUYORUZ. DİKKAT!
Değerli
okurlar, şehit haberleri üzerine sokaklarda yaşanan şiddet de son derece
korkutucu. Toplumsal bir cinnete evrilen tahammülsüzlüğün, hayal kırıklığının,
savaşla diri tutulmaya çalışılan kinin çözülüverme safhasıdır yaşadığımız.
İstanbul, Ankara, Adana, Antalya başta olmak üzere Çanakkale ve diğer illerde
yaşanan etnik bazlı ayaklanma vakaları çok tehlikelidir. 7-8 Eylülde ve devam eden günlerde, 6-7 Eylül’e, yani 60
sene önceye dönmüş olduk. Linç kültürü aynı, tarihten ders almamak her zaman
baki... Kan siyaseti güdenlerin, 400 milletvekili için yüzü
kızarmadan halkı tehdit edenlerin amacı tam da buydu! Oysaki tepkimiz
PKK'ya ve onu himaye edenlere karşı olmalı. 90’larda yürütülen her Kürt
PKK’lıdır algı operasyonuna yeniden kanmamamız, aynı gaflete yeniden düşmememiz
gereklidir. PKK’nın Kürt vatandaşlarımızı temsiliyet oranı gayet düşüktür. Her
Kürt PKK'lı değildir. Yaşanan gerginlikten karlı çıkanlar bellidir. Yugoslavya
olmak üzereyiz. Eğer sokaklarda yaşanan gerginlik birden bire iç savaş ateşine
dönerse PKK’nın 36 senede başaramadığını iki ayda biz ellerine vermiş olacağız.
Dikkat! Anahtar kelime “itidal”...
ÜLGÜR GÖKHAN’A YAPILAN SALDIRI
Belediye Başkanımız Ülgür
Gökhan’a Çanakkale Havalimanında yapılan linç girişimini esefle kınıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin ileri gelenleri bizi 7 Haziran’dan bu yana kaos
ve şiddetle açıkça tehdit ederken AKP’ye ses çıkarmayıp faturayı Ülgür Gökhan’a
kesmek büyük bir gaflettir.
400 MİLLETVEKİLİ KAOSUDUR ÇIKAN!
Cumhurbaşkanı
Erdoğan; 400 Milletvekili verin, bu iş “huzur içinde” çözülsün! ( Toplu
açılış adı altındaki mitinglerde, 7 Haziran’dan önce)
Erdoğan’ın
danışmanı Burhan Kuzu; Evet, seçim bitti. Millet kararını verdi. Ya
istikrar ya kaos dedim; “Millet kaosu seçti”. Hayırlı olsun! ( 8 Haziran)
Sağlık Eski Bakanı Müezzinoğlu;
Cumhurbaşkanı yerine Başkan seçmiş olsa idik Türkiye bugünkü kaosu yaşayacak
mıydı? Yaşamayacaktı… ( İlk şehitlerimiz gelmeye başlar başlamaz, Temmuz ayında)
Cumhurbaşkanı
Erdoğan; Eğer 400 milletvekilini alabilecek veya bir anayasa inşa
edebilecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı durum bugün çok farklı
olurdu. ( 6 Eylül, Dağlıca saldırısının hemen ardından)
Bu tehditlerin üzerine başka söze gerek var mı? Yaşanan
“beni başkan yapmadınız” kaosudur!
Gündem Gazetesi 11.09.2015