Türkiye Cumhuriyet’i tarihinde görülmediği kadar siyasi
belirsizlikler içinde yol alıyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük halk
ayaklanması Gezi Parkı olaylarından bu yana devam eden sokak hareketlerine
karşı iktidarın giriştiği faşist müdahaleler iktidara tepkiyi daha da
arttırıyor. Gezi Parkı olaylarının ardından gelen internet sansürü ve
fişlemenin yasallaşması, sokaklarda devam eden OHAL durumu gibi hadiseler AKP
iktidarının demokratik olmaktan ziyade faşizan bir tutum içinde olduğunu gerek
Türkiye’de gerek dünya kamuoyunda ortaya serdi. Gezi Parkı’nın ardından gelen
yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile gırtlağına kadar yolsuzluğa ve hırsızlığa
battığı tescillenen AKP iktidarının bu olay üzerine giriştiği emniyet ve adli kolluk
sürgünleri ile HSYK değişikliği hukuk devletinin öldüğünü ortaya koydu. Berkin
Elvan’ın ölümü üzerine halkın sokağa dökülmesi ile Başbakan, Gezi Parkı’nda
olduğu gibi halkı ayrıştırıcı ve provoke eden üslubunu arttırarak devam
ettirdi. Az kalsın ideolojik çatışmaların fitilini ateşleyecekti.
Böyle
belirsiz bir siyasi süreç içinde seçime giden Türkiye, hukuk devletinin öldüğü,
güçler ayrılığının ortadan kalktığı, hukukun üstünlüğü ve yargının
bağımsızlığının kalmadığı, muhalif tüm kesimler üzerinde eşi görülmemiş bir
istibdadın devam ettiği, basın özgürlüğünün öldüğü bir eşikte, rejim
değişikliğine kadar gidebilecek bir seçimin hemen önünde duruyor!
Herkesin
aklında aynı soru var! Tüm bu olaylardan sonra AKP iktidarı ayakta kalacak mı?
Giderse yerine kim gelecek? Yerel seçimden sonraki süreçte ne olacak?
Genel
seçimler kadar kritik bir yerel seçime gittiğimiz şu günlerde gelin
olasılıklara göre önümüzdeki süreçte neler yaşanacağına bakalım.
Yerel
seçimlerde AKP’nin %47 ile %50 oy almasına halinde (ki bu çok düşük bir
ihtimal) AKP’nin veda ettiği Başkanlık sistemine geçiş kesin olacak. Bunun yanı
sıra kendi “ılımlı İslamcı yapısını” ülkenin yönetim şekline de yerleştirmeye
çalışacaktır. Bu ihtimal ile laik sistemin ve Atatürkçü geleneğin sonu gelmiş olur.
AKP’nin
yerel seçimlerde alacağı %44-%46 oy oranı ise AKP için “yolsuzluğun sandıkta”
affı anlamına gelir. Bu ihtimalde, AKP’nin halk üzerinde izlediği hunhar ve
ayrıştırıcı politika hat safhaya ulaşır. Emniyet ve yargı içinde eşi görülmemiş
bir kadrolaşma başlar. Başbakanın “Gezici” olarak nitelendirdiği toplumsal
muhalefet üzerinde eşi görülmemiş bir baskı kurulur. Geriye kalan hukuk
kırıntısı da artık yok olur. Köşe yazarları ve aydınlar üzerinde büyük cadı
avları başlar, kimsenin ses çıkaramayacağı bir ortam kurulur. Medya
patronlarının ağlatıldığı şu süreçte sesi çıkan birkaç yayın kuruluşu da tarihe
gömülmüş olur. Genel seçimi garantilemenin rahatlığıyla hükümet tüm İslamcı
politikalarını devlet idamesi politikasına dönüştürür.
AKP’nin
alacağı %40-%43 aralığındaki oy oranı, Türkiye’nin geçirdiği son bir aydan
farksız olmayacak bir siyasi sürece sokar bizi. Kasetler bir yandan devam
edecek, başbakan Erdoğan faşist “girişimlerde” bulunacaktır. Bu süreç yeni
bakanların ve milletvekillerinin istifasına da sebep olacaktır. Bu oy yüzde
aralığındaki oy oranı AKP’nin eridiğini gösterecektir. Bu oy oranında AKP, %44
ila %50 arasındaki olasılıktan farkı olarak Başkanlık sistemi isteğine veda
edecektir. Başbakan Erdoğan da ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı
seçimine adaylığını koyma hayallerine veda edecektir. Öte yandan Gezi Parkı
olayları olarak da bilinen Haziran Ayaklanmasından yana devam eden sokak
hareketleri büyüyerek, kitleselleşerek devam edecektir. Bu olasılıkta Türk
siyaseti Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar cadı kazanı gibi kaynayacak,
Türkiye’nin sokakları alev alev yanacaktır.
Yerel
seçimlerde AKP’nin %36 ila %39 arası oy alması (ki bu en yüksek ihtimal)
Başbakan Erdoğan ve islamo-faşist partisi için sonun başlangıcıdır. Sandıktan
bu sonuç çıktığı tarihte Cumhurbaşkanlığı seçiminden dahi önce erken seçime
gidilir. Öte yandan Başbakan Erdoğan’ın “tuzluklar” olarak bahsettiği AKP içindeki
“cemaat yanlısı” milletvekillerinin partiden ayrılarak yeni bir oluşumda yer
alması kaçınılmaz olur. Bu ihtimal dahilinde Erdoğan dış komplo söylemlerini
arttırarak devam ettirecektir, baskı kurma çabaları ise sonuçsuz kalacaktır. Öte
yandan iktidarını korumak adına girişebileceği ( Gezi Parkı ve Yolsuzluk
Operasyonu sonrası edindiğimiz tecrübe ile sabit) provokatif ve halkı
ayrıştırıcı söylemler sokakları terörize edebilir. Partinin bu denli erimesi
ile kendini batan gemiden atanlar “Erdoğan Bayrakçı” gibi konuşmaya başlayacak,
ortaya daha fazla pisliğin dökülmesine sebep olacaktır.
Türkiye
belirsizlikler içinde genel seçim kadar kritik bir yerel seçime gidiyor.
Seçimlerden sonra suların durulmayacağı ise gün gibi ortada… Yerel seçimlerden
sonra Türkiye’yi daha karışık ve kaos içinde günler bekliyor!
Yazı seçim yasakları sebebiyle yayınlanamamıştır. 21.03.2014