6 Aralık 2013 Cuma

KIZLI-ERKEKLİ EVLERİ BIRAK CEMAAT YURTLARINA BAK-I




            Türkiye’de kızlı-erkekli evler tartışmaya açılmış ve hiçbir yasal dayanağı olmamasına rağmen ülke genelinden bu evlere müdahale haberleri gelirken, öğrenci yurdu yetersizliğinden yararlanıp öğrencileri kendi yapılanmaları içine çeken Cemaat'in yurtlarında kalmış öğrenciler gazeteci yazar Ulaş Pehlivan’a yaşadıklarını anlatıyor… . Bizzat yurtta kalmış öğrenciler yurtların içyapısını, yurtta yaşadıklarını, yurtlarda öğrencilere uygulanan psikolojik baskı ve psikolojik şiddeti, radikal İslamcı ideolojisinin nasıl empoze edildiğini, beyinlerin nasıl yıkanmaya çalışıldığını, bu yurtların nasıl finanse edildiğini anlatıyorlar. İşte kızlı-erkekli evlere terörist yuvası damgası vuran iktidarın ne denli gizli ve tehlikeli bir yapılanmayı görmezden geldiğini ortaya koyan o çarpıcı röportaj;
- Ulaş Pehlivan; Cemaat yurduyla ilk nasıl tanıştınız? Bu yurda sizi çeken şey neydi? Hangi şartlar altında bu yurdu tercih etmek zorunda kaldınız?
            E.B; Üniversiteyi kazanıp İstanbul’a geldikten sonra bir yurda yerleşmek zorundaydım. Ailemin de maddi imkanları limitli olduğu için ucuz bir yurda yerleşmek zorundaydım. Cemaat yurduna ilk gittiğimde oranın cemaat yurdu olduğunu bilmiyordum. Gidip konuştuğumda bana zorlanmayacağım bir ödeme şekli sundular ve yurdun fiyatları çok cüzi idi. Ancak müdür ile konuşmam sırasında yurdun S…… Tv’ye ( cemaate bağlı bilinen bir televizyon kanalı) bağlı çalıştığını söylediler. O sırada yurdun cemaat yurdu olduğunu anladım. Ancak benim için fazla seçenek yoktu, yurt gayet ucuzdu. Benim bu yurda gitmekten başka çarem yoktu. Bu yurda mecburiyetten gittim.

- U.P; Peki, bu yurda sizin gibi maddi imkansızlıklardan dolayı gitmek zorunda kalan başka öğrenciler de var mıydı?
            E.B; Tabi ki… Zaten baktığınız zaman bu yurdu tercih edenlerin büyük çoğunluğu maddi imkansızlıklar sebebiyle orada. Yurdun ucuz olması ve sağlanan ödeme kolaylıkları öğrencileri çekiyor. O yurda kayıt yaptırmak zorunda kalmış öğrencilerin büyük çoğunluğunun cemaatle ya da onların ideolojileriyle uzaktan yakından alakası yok. Maddi imkanları yeterli olup da radikal İslamcı çizgide olan ailelerin çocukları neredeyse yok denecek kadar az bu yurtlarda.

- U.P; Bu yurdun İslamcı yapısını size ilk nasıl empoze etmeye başladılar? Size karşı ne tarz uygulamalarda bulunuyorlardı?
            E.B; Aslında ilk etapta baktığınızda herhangi bir konuda alenen zorlamıyor görünüyorlardı. Yani bize namaz kılacaksınız, oruç tutacaksınız, şöyle ibadet edeceksiniz, böyle ibadet edeceksiniz demiyorlardı. Ancak, örneğin sabah namazı saati herkesi “hatırlatma” adı altında kaldırıyorlardı. Aramızda uyumaya devam edenlerin başına gelip “bu dünyada halının üzerindeki gibi mi namaz kılmak istersin yoksa cehennemde kızgın sacın üzerinde mi?” şeklinde sözlü baskıda bulunuyorlardı. Hatta öyle ki bu baskılar psikolojik şiddet boyutlarına ulaşıyordu. Zaten bu tarz psikolojik bir baskı altında ister istemez istedikleri ibadete ya da kendi ritüelle katılıyorsunuz.

- U.P; Bu İslamcı yurdun yapısı normal yurtlara göre daha kuralcı ve katıdır. Size ne tarz kural dayattılar? Bu yurdun kuralları nelerdi?
            E.B;  Öncelikle dışarıyla bağlantımız neredeyse tamamen kopartılmıştı. Saat yediden sonra yurttan dışarı çıkmamıza kesinlikle izin verilmiyordu. Yedi çok erken bir saat. Bu sayede arkadaşlarımızla sosyalleşmemize izin verilmiyordu. Saat yediden sonra yurttan çıkış da olmadığı için sınav dönemlerimde bir sınıf arkadaşımla ders dahi çalışma imkanım olmuyordu. Ancak saat yediden sonra sadece “Hizmet Evlerine” gitmemize izin veriyorlardı. Üniversitelerimizin festival tarihlerini dahi öğrenmişlerdi ve biz bir yolunu bulup festivale kaçmayalım diye bizi kendi sermayelerinin kafelerine veya “haremlik-selamlık” havuzlara götürüyorlardı. Bunların yanı sıra yurtta televizyon kesinlikle yasaktı. Sadece kantinde bir televizyon vardı ve orada da sadece S….. Tv’nin yayınları gösteriliyordu. Televizyon dışında internet ve radyo da yoktu. Bilgisayar kullanımına nadiren izin veriliyordu. Zaten öğrencilerin kendi bilgisayarlarını getirmeleri yasaktı. Yurdun bilgisayarları “kapalı devre” biçimde kullanılabiliyordu. Bilgisayar ve internetiniz olmayınca haliyle film dahi izleyemiyorsunuz. Bize izlettikleri filmler sadece “sohbet” adı altında yaptıkları toplantılarda Fetullah Gülen’in videolarıydı. Bunun dışında yurtta müzik dinlemek de yasaktı. Sadece ilahi dinlenmesine izin veriyorlardı.

- U.P; Sizi “sohbet” adı verilen toplantılara katılmaya zorladıklarından bahsettiniz. Bu toplantılara katılmayı reddederseniz size karşı nasıl bir tutum sergiliyorlardı? Bu sohbetlerin içeriğinden biraz söz edebilir misiniz?
            E.B; Yurtta aslında daha çok tanışma sohbetleri adı verilen sohbetler yapılıyordu. Kurban bayramı öncesi sohbetleri ve İslami sohbetler yapılıyordu. Kurban bayramı öncesi sohbetlerinde mesela bizi bir odaya topluyorlardı. Ekonomisi kötü İslam ülkelerine kurban yardımı yapılacağını duyurup her öğrenciden para istiyorlardı. Makbuzsuz, belgesiz… Üstelik para toplamak için bizleri zorluyorlardı. Bunun dışında sohbetlerde Fetullah Gülen’in videolarını izletiyorlardı. Bu sohbetlere katılmak zorunluydu. Katılmama gibi bir lüksümüz yoktu. Zaten yurtta sohbet olacağı zaman her oda karış karış aranırdı. Ancak asıl sohbet ortamı, asıl dini sohbetler “Hizmet Evlerinde” yapılıyordu.

- U.P; “Hizmet evleri” adı verilen evlerden söz ettiniz. Bu evleri bize anlatır mısınız?
            E.B; Hizmet evlerinin yurtlardan tek farkı eve girip çıkma rahatlığı… Yani o evlerde saatlere çok fazla karışmıyorlar. Ama yurttan da çok farkı yok. Hatta daha da ağır şartlara sahip bir yer. Orada da televizyon, bilgisayar, internet, radyo, müzik gibi dış dünya ile bağlantımızı sağlayan şeyler yasak. Bu evlerde ibadet konusunda daha da katılar. Bu evlerde beş vakit namaz, oruç tutmak, kuran okumak, yasin okumak zorunlu; abdestsiz dolaşmak yasak! Bu evlerde öğrencilerin uzun saçlı olmasına ve küpe, hızma gibi aksesuarlar takmasına kesinlikle tahammül yok. Yurtlarda bizlere daha ılımlı yaklaşıp, kendilerini sevdirip sohbet toplantılarında Hizmet Evlerine ısındırıp sene sonunda her birimizi hizmet evlerine dağıtmak gibi amaçları vardı.

- U.P; Bu evlerdeki sohbetlerin içeriklerinden söz eder misiniz?
            E.B; Bu evlerdeki sohbetlerde öncelikle maklube adı verilen bir pilav yapılıyor. O pilavlı yemekten sonra, evin sorumlusu “Abi” adı verilen görevli gözetiminde sohbetler başlıyor. Bu sohbetlerde Fetullah Gülen’in yazdığı kitaplar veya başka radikal İslamcı yazarların dini içerikli kitapları okunuyor. Kitapların okunması bittikten sonra Abi denilen kişi okunan bölüm hakkında öğrencilere sorular soruyor. Bunun dışında alkolün haram olduğu, zina yasağı gibi konulardan söz ediyorlardı. Yani din hakkında ne kadar çok şey aşılarsak o kadar yararımıza gibi bir düşünceye sahiplerdi…

- U.P; Ancak belli ki size dini sohbet adı altında empoze ettikleri Fetullah Gülen’in yazdıkları ve dinle alakası olmayan hurafelermiş… Kuranla falan ilgisi olmayan şeyler öyle mi?
            E.B; Evet, evet kesinlikle… Bu sohbetlerin bitiminde en fazla Kuran veya yasin okuması olurdu. Onlar da Arapça idi ve anlamıyorduk. Bize benimsetmeye çalıştıkları radikal İslamcı bir düşünceydi, islamın özü değildi. Bu yüzden Gülen kitapları vs Türkçe, Kuran ve yasin Arapça okunurdu…

- U.P; Bu sohbetlere katılım zorunlu muydu?
            E.B; Evlerde kalanlar için evet zorunluydu. Katılmamak söz konusu bile olamazdı. Ancak benim gibi yurtta kalanları o sohbetlere alıştırmaya çalışıyorlardı. Bazen sizi öyle bir zorluyorlardı ki gitmek zorunda kalıyordunuz. Yani sınav döneminde bile benim kitabımı defterimi kapatıp bu sohbetlere götürüldüğümü hatırlıyorum…

            Yurtlar ve hizmet evlerindeki sohbetlerde cumhuriyet ve laikliğe karşı yapılan konuşmalar, yurtlar ve hizmet evlerinin finansmanları, öğrencilerin yaşadığı kişilik bunalımları ve ideolojik değişimleri, ilkokul ve lise çağındaki gençlerin bu ağın içine nasıl çekildikleri röportajın devamı “Kızlı-Erkekli Evleri Bırak Cemaat Yurtlarına Bak- II” yazısıyla yarın sizlerle…


.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder