Geride bıraktığımız hafta Türkiye ve Dünya için hiç de iç
açıcı değildi. Bir tarafta heteroseksist bir toplum düzeninin intihara ittiği
trans kadın Eylül Cansın, diğer tarafta Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’ya
gerçekleştirilen radikal İslamcı terör saldırısı…
Bu hafta 22
yaşında bir Trans kadın, Eylül Cansın, Boğaziçi Köprüsünden atlayarak yaşamına
son verdi. İntihar etmeden önce çektiği video ise aslında toplum olarak her
birimizin bu intiharda ne denli payımız olduğunu gözler önüne serdi. Çektiği
veda videosunda “Başaramadığından, çalışmak isteyip çalışamadığından ve
insanların kendisine sürekli engel çıkardığından” bahseden Eylül Cansın, bu
sebeplerle intihara karar verdiğini söylüyor.
Türkiye’deki
transseksüeller en çok ayrımcılığa uğrayan gruplardan biri. Onlara karşı
toplumda sebepsiz bir nefret mevcut… Bu nefretin iki sebebi var, biri transseksüellerin
cinsel yönelimleri, diğeri ise transseksüel olmanın “seks işçisi” olmakla aynı
olduğu algısı. Cinsel yönelim istisnalar hariç doğuştan gelir. Cinselliğin
keşfedilme yaşı olan ergenlikte de keşfedilir. Ergenlikte birey hemcinsine mi
karşı cinse mi yoksa her ikisine de mi ilgi duyup duymadığını keşfeder. O
sebeple kişinin doğuştan gelen cinsel yönelimi, heteroseksüellik kadar doğal
olan, homoseksüelliğin, transseksüelliğin ve biseksüelliğin toplum tarafından
dışlanmaması gerekir. Transseksüellerin diplomaları hangi alanlarda olursa
olsun, ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar asla ama asla kendilerine iş
verilmiyor. ABD ve Avrupa’daki örneklerin aksine devlet dairelerinde
çalışmaları, siyasette aktif rol almaları sanki yasakmış gibi… Bu sebeple seks
işçiliğine itiliyorlar, toplum ise onları ittiği bu meslekten ötürü
yargılamaktan büyük zevk alıyor! İntihar eden Eylül Cansın ne demişti?
“Çalışmak istedim ama engel oldular”. Eylül Cansın’ın çalışma idealine, sahibi
olduğu İstanbul Üniversitesi diploması ile iş yapmasına engel olan bizlerdik.
Her birimiz idik. Transseksüelleri sokaklarda
gördüğünüzde direkt laf atarak, parmak işaretleri ile gösterip gülerek, iğrenç
bir sırıtmayla yüzlerine bakarak ya da en basiti dalga geçer bir bakışla
yanınızdaki arkadaşınızla fısıldaşarak dalga geçmeniz onları seks işçiliğine
iten, psikolojik şiddete maruz bırakan ve nefret cinayetlerine kurban gitmelerine
neden olan toplumsal nefret dalgasının bir halkasıdır. Kendimizi kandırmadan,
dürüstçe cevap verelim, bu nefret dalgasının en az bir halkası olduk öyle değil
mi? Daha fazla canları nefret cinayetleri veya intiharlar ile kaybetmeden
toplum olarak kendimize çeki düzen vermeli, insanları sadece insan oldukları
için kabul etmeliyiz! Eğer kendi hayat tarzınız ve dünya görüşünüz ile
uyuşmayan kişilerin sosyal haklarını ve yaşama haklarına kadar giden uzun bir
hak listesini ellerinden alır ve bu düzeni devam ettirirseniz, değişen toplum
düzeni ile yarın onaylanmayan birey siz olduğunuzda ciddi sıkıntılar içine
kendi eliniz ile itilmiş olacak, herhangi bir nefret dalgasının bir diğer
kurbanı siz olacaksınız!
Bu
hafta nefretin bir diğer sonucunu Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’ya
yapılan radikal İslamcı saldırı ile de tecrübe ettik. Saldırıyı henüz hangi
terör örgütünün yaptığı belli değil ancak sebebi belli. Fransa’nın önde gelen
mizah dergisi Charlie Hebdo’nun geçmişte Hz. Muhammed’i resmeder şekilde
çizdiği karikatürler ve IŞİD’i hicvettiği karikatürler bu saldırının sebebi
olarak gösteriliyor. Bu korkunç saldırıda 12 kişi yaşamını yitirdi.
Dinin
kutsallığı bireylerin zihinlerindedir. Herhangi bir kişinin, bir derginin, bir
yazarın din hakkında yaptığı yorum, yazdığı yazı, çizdiği karikatür bireyin
dinine zarar vermez, kutsallığını alıp götürmez. Charlie Hebdo dergisinin
karikatürleri basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti çerçevesindedir. Ancak kan
dökmek isteyen ve düşmanlığı yüceltmek isteyen radikallerce "kendi
ülkelerinde olmayan" din ve vicdan özgürlüğü ve eleştiri hakkı adı altında
nefret ile kan dökülmesini teşvik etmişlerdir. Sonuç, nefret ile verilen
vaazlar, intikam duygusu ile harekete geçirilen cemaatler nefretin dalgasını
genişletmiş; intikam komandolarına bu kalleş saldırıyı yaptırmıştır.
Türkiye’de
ise durumu fırsat bilen bazı dinci gazete yazarları ve dinci kesimden
vatandaşlar sosyal medya hesapları üzerinden geçmişe dönük karikatürlerini
paylaştıkları Penguen ve Uykusuz isimli karikatür dergilerini ve Charlie Hebdo
dergisi ile kardeş dergi olan Leman Karikatür Gazetesini alenen hedef
göstermişlerdir. Dünya’da gazetecilere ve karikatüristlere fundamentalist
saldırı geleneğini başlatacak nitelikte olan Charlie Hebdo saldırısının
ardından Türk mizah dergilerine yönelik hedef gösterme provokasyonu ziyadesiyle
ciddi ve sonuçları korkunç olabilecek bir harekettir. AKP hükümetinin Charlie
Hebdo saldırısına hiçbir kınama yapmadığı ve polisin iktidarın askeri konumuna
geldiği Türkiye’de hedef gösterilen Türk mizah dergilerinin korunmayacağını
düşünmek dahi korkunç.
Kendi adıma
Charlie Hebdo mizah dergisine yapılan ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan
fundamentalist, kalleş, basın özgürlüğüne ve ifade hürriyetine balyoz gibi inen
bu saldırıyı lanetliyor; Türk mizah dergilerini ve karikatüristlerini hedef
gösteren yazarları ve zihniyeti kınıyorum!
Gündem Gazetesi 09.01.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder