Yıllardır planlanan ve Ortadoğu’da “bahar” adı altına halka yutturulan ABD’nin “Ilımlı İslam Projesi” çöktü… Ortadoğu’yu komünizmden korumak adına geliştirilip uygulanan ve beklendiğinin aksine “radikal islam” ve Anti-Amerikanizmle sonuçlanan yeşil kuşak projesi gibi “ılımlı islam” modeli de fiyaskoyla bitti… Ilımlı İslam projesinin uygulanmaya çalışıldığı Tunus, Libya ve Mısır’da köktendinciliğin ve Anti-Amerikanizmin önüne geçilemedi. “Demokrasi” kod adlı ılımlı islamın El Kaide ile götürülmeye çalışıldığı Suriye’de, Esad’ın kontrolü dışındaki yerler şimdiden radikal islamın hükmü altına girdi… Suriye planı bu yüzden sekteye uğradı, devam edilmiyor… Ilımlı islamın pençesindeki Türkiye’de ise durum çok daha farklı, Amerika’yı tedirgin edecek bir oluşum söz konusu değil!
Mısır’da Turuncu Devrimlerin Arap versiyonu sözde “bahar” ile iktidara gelen Mursi, seçilir seçilmez ılımlı İslamcı görüntüsüne veda etti! ABD’ye olan seçim diyetini ödemek yerine hızlıca kadrolaştı! Radikal İslamcı politikalar izledi; çıkardığı yasalar ile ölü eşle cinsel ilişkinin serbest bırakılması, kadınların denize girmesinin yasaklanması, evlilik yaşının 9’a indirilmesi gibi Talibanvari yasalar çıkardı. Amerika desteğiyle gelmiş, ancak taahhüt ettiği özelleştirmelere adım atmamış ve “ılımlı” kalmamıştı. Bu sırada Mursi’nin baskıcı politikaları altında ezilen halk sokağa döküldü! Arap Baharı’nın aksine bu kez halk “bağımsız” bir şekilde sokağa dökülmüştü. Ancak ABD’nin kontrolü dışında gelişen ve “Amerika’ya uygun olmayan bir yönetim modeliyle” sonuçlanma ihtimali bulunan bu halk hareketi “askeri darbe” ile kontrol altına alındı. Başa getirilen yeni hükümet de Amerika’nın oyuncağıydı. ABD zaten kurtulmanın yolunu aradığı Mursi’yi halktan rol çalarak devirmiş oldu
Sözde Arap
Baharı’nın ateşlendiği Tunus’da devrimin ardından sandığa gidilmiş ve sandıktan
El Nahda adlı “ılımlı İslamcı” parti çıkmıştı. Parti’nin geçmişi çok ılımlı
olmasa da son yıllarda “çok partili demokrasiden” ve serbest seçimlerden yana
olduğunu dile getirerek radikal görüntüsünü ılımlı islama kaydırdı ve
insanların oylarını aldı… Her fırsatta AKP’yi model aldıklarını dile
getirdiler; zaten iktidara geliş süreçlerinde AKP ile aynı masalları halka
anlattılar! Yönetim anlayışları “demokrasiyi sandıktan ibaret sanmaktan” öte
değildi!.. Kısa süre içinde muhalefet susturuldu, devletin her kademesinde
kadrolaşıldı ve “demokratik tiranlık” kuruldu!.. El Nahda “ılımlı islam”
maskesini çıkarmış, radikalizme sıkı sıkıya sarılmıştı. Tunus’un durumu Mısır
ile aynıydı. Mısır’ın hemen ardından Tunus da ayaklandı! Bardağı taşıran “laik
kimlikleriyle” bilinen iki muhalif siyasinin suikasta uğramasıydı. Tunus’daki
El Nahda karşıtı ayaklanmalar şiddetini arttırarak devam ediyor. ABD, Mısır’da
olduğu gibi “kontrolü kaybetmemek adına” bir askeri darbe de Tunus’da
tertipleyebilir. Tunus’da önümüzdeki günlerde yaşanacak olanlar Mısır ile
paralel şeylerdir…
Libya’daki Kaddafi rejimi bir iç savaş ile sona erdi! Dünya kamuoyuna “halk ayaklanması” denilerek pazarlanan ancak ağır silahlı teröristlerin yaptığı bu darbede Amerika ve Büyük Ortadoğu Projesini destekleyen diğer batılı devletler baştan kaybetmişti. Zira daha Kaddafi rejimi düşer düşmez ülke radikal İslamcı bir yönetime girdi, sözde devrim ABD fonları ve NATO desteği ile yapılmış olmasına rağmen hemen Anti-Amerikancı ve batı karşıtı propagandalar başladı. 13 parçaya bölünen Libya’da bazı bölgelerde kısmen ABD ve batı kontrolü olsa da büyük kısım kaybedilmiş vaziyette…
Libya’daki Kaddafi rejimi bir iç savaş ile sona erdi! Dünya kamuoyuna “halk ayaklanması” denilerek pazarlanan ancak ağır silahlı teröristlerin yaptığı bu darbede Amerika ve Büyük Ortadoğu Projesini destekleyen diğer batılı devletler baştan kaybetmişti. Zira daha Kaddafi rejimi düşer düşmez ülke radikal İslamcı bir yönetime girdi, sözde devrim ABD fonları ve NATO desteği ile yapılmış olmasına rağmen hemen Anti-Amerikancı ve batı karşıtı propagandalar başladı. 13 parçaya bölünen Libya’da bazı bölgelerde kısmen ABD ve batı kontrolü olsa da büyük kısım kaybedilmiş vaziyette…
Suriye’de
de Libya ile aynı problem söz konusu. Libya’da olduğu gibi halk ayaklanması
gibi lanse edilen ancak eli silahlı El Kaide, El Nursa ve benzer radikal
İslamcı terör örgütleriyle sürdürülen Esad’ı devirme operasyonu hüsrana uğradı.
Suriye’de de BOP’un baş tacı Ilımlı İslam modeli daha baştan çöktü. El Kaideci
ve El Nusracı gruplar ele geçirdikleri yerlerde şeriat kurallarını
uyguluyorlar. ABD’nin sonuna kadar desteklediği, para ve silah yardımı yaptığı
bu gruplar ABD ve batının istediği ılımlı islam modelinden çok uzak… Bu yüzden
Suriye’deki iç çatışmalar uzadı. Aşırı İslamcı gruplara eski yardım batı
tarafından yapılmıyor! Şu günlerde ise ABD senatosunda “Suriye’ye girilsin mi,
girilmesin mi?”, “aşırı İslamcı grupların kontrolü altındaki bölgede yeni bir
sivil itaatsizlik başlatabilir miyiz, yoksa Esad’ı devirmek için askeri
operasyon tek çare mi?” konuları tartışılıyor.
“İslamcı olsun, benim olsun”
anlayışıyla Amerikan düşünce kuruluşlarınca geliştirilen bu abdestli kapitalizm
anlayışı, “Ilımlı İslam” başarısızlığa uğramıştır. Bu model ya Mısır ve
Tunus’da olduğu gibi süreç içinde radikalizme kaymıştır ya da Libya ve
Suriye’de olduğu gibi baştan çökmüştür! Ilımlı İslam modeli ABD’nin başına her
ülkede iş açmış, ya kontrol “bağımsız halk hareketleri ile” kaybedilmek
üzereyken ele alınmış ya da baştan . kaybedilmiştir. Bu yüzden Ilımlı İslam
devri Ortadoğu’da bitmiştir. Şu an halk “geçiş dönemi” yönetimleri ile
oyalanırken yeni modeller aynı eller tarafından biçimlendirilmeye başlanmıştır
bile!..
Peki, Ilımlı İslam’ın sona ermesi
Türkiye’deki rejimin de düşeceği anlamına gelir mi? Türkiye Ilımlı İslam’a adım
attırılan ilk ülkelerden biridir. Hatta, Turuncu Devrimlerden devşirilen BOP’un
deneme tahtasıdır! Bu, politik geleneği gereği Türkiye’de ayaklanma ile değil 2002
seçimleri ile yapılmıştır. Türkiye 10 yıllık AKP iktidarının ilk yıllarında
Ilımlı İslam’a alıştırılmış, şimdi ise “neredeyse” ılımlı islamla
yönetilmektedir. AKP, turuncu devrimlerin gereği –Amerika’nın istediği gibi-
liberal ekonomiye geçti. Ülkede her yer özelleştirildi. Orta sınıf neredeyse
yok edildi. İstenilen hukuki reformlar gerçekleştirildi! Bunun yanı sıra Türkiye’de
Ilımlı İslam’ın radikal islama ve Anti-Amerikancılığa kayma riski azdı.
Türkiye’nin laik geçmişi radikal islamı frenliyor, AKP’nin ABD ile “aşırı”
yakın ilişkisi Anti-Amerikanizmi de önlüyor!
“Ilımlı İslam’ın” radikalizme
kayma riskinin olmaması ve AKP’nin bugüne değin ödevini iyi yapmasının yanı
sıra, önümüzdeki süreçte Suriye’ye müdahale edilmesi ve “bölgede yerinden oynayacak
diğer taşların şekillendirilmesinde” ABD’nin Türkiye’deki bu iktidara ihtiyacı
olacak… Bu yüzden “geçtiğimiz ay Ortadoğu’da yaşandığı gibi Türkiye’de de
Ilımlı İslamın fişi çekilir mi bilinmez” ancak Gezi Parkı olaylarıyla dara
giren ve dış politikası çöken AKP için bir “taze kan” düşünülebilir. Bu
bağlamda Filistin’in, Mısır’ın, Tunus’un sırtını döndüğü; Katar ve Suudi
Arabistan’ın uzaklaştığı, kısaca Ortadoğu’daki tüm müttefiklerin kaybedildiği dış
politikadan sorumlu olan Davutoğlu’nun yerine başka bir isim gelebilir. Bunun
yanı sıra tiranlaşan ve “demokratik bir yönetim olmadığı” gizlenemeyecek kadar
ayyuka çıkan AKP’nin başındaki Başbakan Erdoğan da dahil olmak üzere çok
sürpriz isimler de revize edilip AKP’de bir “vitrin düzenlemesine” gidilebilir.
Gezi Parkından başlayarak “hükümet istifa eylemlerine” dönüşen ayaklanmanın
gazı bu şekilde alınmaya çalışılabilir. AKP içinden yeni bir oluşumun
çıkartılıp da halkın önüne “sıcak sıcak” servis edilmesi de bir başka
olasılıktır. Her ne şekil düzenlemeye gidilirse gidilsin, Türk halkının
çekilecek bu tarz bir ayalara temkinli yaklaşması ve zokayı yutmaması çok
önemlidir!
Gündem Gazetesi 01.08.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder