Türkiye gün geçtikçe siyasal İslam’ın etkisi altına
sokuluyor. Çeşitli toplum mühendisliği yöntemleri ve teorisyenlerin halkı zapturapt
altına almak için geliştirdiği, tarihte de denenip başarıya ulaşmış metotlarla
halk gün geçtikçe düşünme yetileri ve özgür iradeleri ellerinden alınarak
muhafazakarlaştırılıyor.
II.
Cumhuriyet dönemine hızla gittiğimiz ve yakında da ufak siyasi manevra ve
değişiklerle adı konulmuş olacak bu sistem politik, hukuki, psikolojik ve
sosyolojik zemininin hazırlanmasının yanı sıra “eğitim reformuyla” da taçlandı.
Her değişim ve dönüşümün vazgeçilmezi olan eğitim reformu, II.
Cumhuriyetçilerin yetiştirmek istediği gençlik için tasarlandı. Zaten Başbakan
Erdoğan da niyetlerini gizlememekte, “Dindir bir nesil yetiştireceğiz” şeklinde
döktüğü incisiyle yaptığı hesapları açıkça ortaya koymaktadır!
Yıllardır
eğitim sisteminden sessizce çıkartılan Evrim Teorisi, ortaokullardaki “üreme
sistemi” konusu ve bazı tarih konularını, 4+4+4 sistemiyle birlikte sistemli
bir değişim izlemiş ve 1923’de kurulan Cumhuriyetin temelleri ve Atatürk
Devrimleriyle ortaya çıkan milli ve manevi değerleri genç nesillere öğretmekten
vazgeçilmiştir. Yeni sistemde laiklik tamamen göz ardı edillmiş, din dersi adı
altında sadece islam dini anlatılmakla birlikte siyasal islamın en büyük silahı
“kuranı anlamadan Arapça okuma” da ders olarak sisteme sokulmuştur…
Eğitim
müfredatlarının yanı sıra kadrolaştırılan eğitimciler de öğrencilere değişen
düzeni empoze etmeye çalışıyor. Antalya’da bir ilçenin milli eğitim müdürü kız
ve erkek öğrencilerin birbirlerine 1 metreden fazla yaklaşmasını yasaklarken,
Mersin’de bir lisenin müdürü bu sapkın uygulama için 45 santimi kafi gördü. İlköğretim
okulları ve liselerdeki müdürlerin aşağı yukarı tamamının din kültürü öğretmeni
olması da kadrolaşmanın boyutunu anlamak için yeterli. Alevi öğrencilerin
bizzat okullarının müdürlerinden veya din kültürü öğretmenlerinden yediği
dayak, kız öğrencilerin işittiği etek boyu veya okul dışında iffetli davranmama
(sadece erkek öğrenciyle yan yana yürüme) azarı, eğitimde kadrolaşan sözde
eğitimcilerin “dindar nesli” yetiştirme yöntemlerini gözler önüne seriyor.
Son
günlerde basına yansıyan ve herhalde devlet eliyle verilmeye başlanacak islam
bazlı eğitimden bir önceki adımı oluşturan uygulama ise kan dondurucu. Mersin
İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Mersin İlim ve Kültür vakfı adı altındaki bir
vakıfla protokol imzaladı. Protokol uyarınca cemaatten bozma olan ve vakıf
adıyla meşruiyet kazanmış bu kurum gençlere islam eğitimi verecek. Yatılı okul
öğrencilerini kapsayan “gece eğitiminde” gençliği bekleyen tehlikeler ve
çözümleri, inancın bireysel ve toplumsal hayata etkileri ve gençlik döneminde
yaşanan aşka yeni bir yorum adı altında dersler verilecek.
Gece
eğitimlerini verecek eğitmenlerse tamamen vakfın belirlediği kişiler olacak ve
vakfın belirlediği yöntemleri kullanacak! Bugün din konusunda en doğru
bilgilendirmeyi yapması gereken “devlet denetimindeki” kurum Diyanet İşleri
bile islamın yozlaşmış, siyasallaşmış ve hurafelerle doldurulmuşunu halka
anlatırken, vakıf adı altındaki bu irticacı oluşum denetimsiz bir şekilde
gençlere istediklerini empoze edebilecek!
Verilen
derslerin isimlerine bakacak olursak irticacı kesimin, cumhuriyetin
yetiştirdiği gençlerin hayat tarzlarına duyduğu rahatsızlığın kokusunu
alabilir, çarpık ahlak ve bastırılmış duygularla yetişmemiş; din adı altında
uyuşmamış ve sorgulayan nesilden zıttına geçme özlemini rahatça görebilirsiniz.
Gençliği bekleyen tehlikeler adı altında işlenecek derslerde öğrenciler önce
“kötü alışkanlıklardan” korkutulacak; ardından yozlaştırarak anlattıkları
islama sorgusuzca bağlanmaları beklenecektir. Aşka yeni yorum adı altında
gençlerin zihninde kız ve erkeği birbirinden uzaklaştıran ve ötekileştiren bir
olgu yerleştirilecek; sevgili olmak ya da el ele tutuşmak gibi masum kavramlar
bile ayıp ve ahlaksızca olarak lanse edilecektir. Hatta gençlere kadını
acıtmadan dövmenin caiz olduğuna, dört eşin sorun teşkil etmediğine varıncaya
kadar sapkın konular öğretilebilir. Bunların hiç biri herhangi bir paranoya
ürünü değildir. Bu tarz oluşumların verdiği aynı isimli derslerin; Fetullah
gülen okullarında öğretilen ve Fetullah’ın malum dershanesinin “abiler” ve“ablalar”
adı altında cemaat evlerinde verdiği “etütlerin” aynı içerikte işlenmesi
tecrübesiyle sabit, bu “vakfın” vereceği derslerin de diğerlerinden farklı
olmayacağı aşikardır.
Eğitimin
islamlaşması adına atılan her adımda, bir sonraki adımın daha da katı olacağı
öngörüldüğünde, bunun imkan dahilinde olmayacağı malum aydınlarca(!) yüksek
sesler çıkartılarak ifade edilir. Ancak hep tam tersi olur ve unutulur.
Eğitimden Atatürk ilkelerinin çıkarılması raddesine geldik, dogmatik değişim ve
dönüşümün hayal edilenin ötesine geçtiğini gördük! Mersin’deki uygulama
eğitimdeki islamlaşma ve dogmatikleşmenin sonu mu peki? Tabi ki hayır! Güneydoğu’nun
mollalar için, Malatya’nın medeni kanunun yok sayılıp evlilik problemlerinin
İslami yollarla çözüme kavuşturulması için pilot bölge seçilmesi gibi bu
garabet uygulamada da Mersin pilot bölgedir. Cumhuriyet değerleriyle yetişmiş,
aydın gençliği bertaraf etmek ve yenilerinin yetişmesini engellemek için;
Başbakan Erdoğan’ın “dindar nesil” gayesini gerçekleştirmek ve değişen sisteme
ayak uyduracak bir gençlik yetiştirmek için bu ve bundan daha korkunç
uygulamalar hayata geçirilecektir.
Gündem Gazetesi 21.02.2013