Cumhuriyetin 91. yılına girdik. 91 yıllık Cumhuriyetin
hiçbir dönemi, önümüzdeki sene üniter ve laik Türkiye’nin yaşayıp yaşamayacağı
hakkındaki endişelerin bu denli tavan yaptığı bir atmosferde geçmemişti.
Sadece 29
Ekim günü yaşananlar Türkiye Cumhuriyetine karşı her türlü hıyanet ve gaflet
içinde bulunanların bizleri getirdiği hali gözler önüne serdi.
29 Ekim
2014! Öyle bir rezalete sahne olduk ve bu o kadar sessiz, sedasız; sanki
normalmiş gibi yaşandı ve bitti ki, Sevr anlaşmasından beri ellerini bölünmüş
Türkiye haritalarına bakıp ovuşturanlar adeta bayram etti. Ayn El-Arab’a
takviye kuvvet için Türkiye üzerinden geçmesine izin verilen Kuzey Irak
Bölgesel Kürt Yönetimi askeri Peşmerge, Türkiye topraklarında adeta “muzaffer
bir ordu” gibi karşılandı. Kürdistan bayraklarıyla Mardin’e giren Peşmerge 29
Ekim günü Türkiye topraklarında gövde gösterisi yaptı. Peşmerge’nin geçtiği
güzergahlarda adeta resmi geçit havası hakimdi.
Kuzey Irak
Kürtleri biz farkında olmasak da fiilen bağımsızlıklarına kavuştular! Uluslar
arasındaki diplomasi trafiği, uluslar arası medyanın Kürdistan yayınları bunu
net olarak gösteriyor. Irak’daki otorite boşluğundan faydalanan Kuzey Irak
Bölgesel Kürt Yönetimi “bağımsızlık deklarasyonunu” yaptığı an komşumuz
Kürdistan olmuş olacak! Üstelik sınırımızdaki Kürdistan AKP hükümetinin verdiği
tavizler sağ olsun Türkiye’yi müttefik olarak addediyor! Suriye Kürtleri ise
IŞİD ile savaştan galip çıktığı an bağımsızlık ilan edecek kıvamdalar.
Suriye’deki otorite boşluğu, Irak’takinden daha uzun süredir devam ediyor ve
son IŞİD saldırıları ile uluslar arası basının da yardımıyla ciddi bir milli
kimlik edinmiş haldeler! Bu milli kimlik Suriye Kürtlüğü kimliği değil, Büyük
Kürdistan(!) milli bilincidir. Kuzey Irak Kürtleri ile Suriye Kürtleri
birleştiği an, yani iki parça birleşerek büyük parçayı oluşturduğu an Güneydoğu
Anadolu’nun ne halde olacağını siz düşünün! Bu politik atmosferi oluşturan AKP
hükümeti, 29 Ekim günü Peşmerge askerine Türkiye topraklarında bu gövde
gösterisini yaptırarak hem Batı’nın hayalini kurduğu Türkiye Federasyonuna göz
kırptı hem de 91. yılına girdiğimiz Cumhuriyetimizin son 14 yıldır erozyona
uğrattıkları değerleriyle bir güzel dalga geçti.
AKP’nin rejime
attığını sandığı bir diğer gol ise Türkiye Cumhurbaşkanlığı adındaki yeni ve
bilinmeyen bir makam yaratmak oldu. Cumhuriyet resepsiyonu davetiyelerine
Tayyip Erdoğan titrini Türkiye Cumhurbaşkanı olarak yazdırdı, üç senedir devam
eden Cumhuriyeti her yerden silme operasyonu devletin en zirvesine taşındı!
Bir hukuksuzluğun
üzerine oturtulmuş, otoriter AKP rejiminin tüm şatafatını ve hırsını
mimarisiyle yansıtan AK-SARAY’daki resepsiyon davetiyelerine 89 yıllık Atatürk
Orman Çiftliğinin ismi “Baştepe” olarak yazıldı. Atatürk Orman Çiftliği, sit
alanı olmasına rağmen içine inşa edilen ucube binanın ardından “resmen” tarihe
gömüldü. Eğer, Ermenek’deki maden cinayeti gerçekleşmeseydi 90 yıllık bir
Cumhuriyet geleneği yıkılmış olacak, yeni Türkiye’nin ilk cumhuriyet
resepsiyonu hukuksuzluk üzerine oturtulmuş bu beton yığınında yapılmış
olacaktı. Bir Cumhuriyet geleneği daha böylece yıkılmış olacaktı.
Balkan ve
Kafkasya örneklerini bilen okuyucularımız iyi bilirler ki milli bilinci ve
rejimleri yıkmanın birincil silahı politik manevraları destekleyen medya
yayınlarıdır. Türkiye’de özellikle son yıllarda hat safhaya ulaşmış, akil
insanlar gibi veya AKP’nin kalemşörleri gibi paralı beyin yıkama makinelerinin
eylemleri ile televizyonlarda rahatça “Atatürk Türkiye’sinin” bittiği
propagandası yapılmakta, “Atatürkçülerin artık rafa kaldırılması gerektiği”
gibi söylemler sıklıkla dile getirilmektedir. ABD düşünce kuruluşlarında
geliştirilen bu yöntemin adı bizzat Batılılar tarafından saklanmadan söylenen
“yumuşak müdahaledir”. Türkiye’yi sarmalına alan ve Atatürk Türkiye’sinin her
geçen gün altını oyup, Atatürkçü kesimi inanılmaz baskı altına almayı
hedefleyen bu politik manevra kendini 29 Ekim kutlamalarında hiç olmadığı kadar
net ve acı biçimde gösterdi. Tarihinde ilk defa Anıtkabir çevresine
ziyaretçileri hedef alacak şekilde polis konuşlandırıldı. Anıtkabir girişine
TOMA’lar yerleştirildi. Atatürk’ün Laik, demokratik Türkiye’sinin bir bir temel
taşları yerinden oynatılırken iktidarın bu gözdağı verir hareketleri
Cumhuriyetimizin geldiği korkunç noktayı bizlere gösterdi.
Tayyip
Erdoğan, Cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk kez çıktığı Atatürk’ün huzurunda,
cumhuriyet tarihinde ilk kez Anıtkabir özel defterinde Atatürk’ten “siz” diye
söz etti! Atatürk’ün adını anmadan Cumhuriyet bayramı kutlama mesajını yazdı.
Bu zat kendi lügatinden kaldırdığı Atatürk’ü, bireysel mülkü gibi yönettiği
Türkiye Cumhuriyetinden kaldırmaz da ne yapar?
Cumhuriyetin
91. yılına bu hazin tabloda girdik. 91 yıllık devlet gelenekleri, üniter
yapımız ve Atatürk ilkelerini temel aldığımız laik Türkiye Cumhuriyetimiz hiç
olmadığı kadar tehlike altında. Ortadoğu’nun lideri olacağını sanarak Batı destekli
Arap darbelerinde başrolü oynayan Erdoğan, Batı’nın Ilımlı İslam ideolojisini
gemiden atması ile tüm desteğini kaybetti. Arap Baharı ile iktidara gelmiş tüm
İslamcı yönetimler bir bir yıkıldı. En son geçtiğimiz pazar Tunus’daki En Nahda
iktidarı erken seçim ile devrildi ve AKP Ortadoğu’da iktidarda kalmış tek
İslamcı hükümet olarak kaldı! Ben kendi adıma Erdoğan ve hükümetini
analizlerimle uyarmıştım. AKP’den sonraki hükümet de Türkiye için çok parlak
olmayacak. 14 yıldır gelinen süreçte üniter ve laik yapının yıkılması noktasına
geldik. Bir yol kazasında daha ülkenin eski yapısını korumaya gücü yok! Hele de
halk “öncekileri denedik de ne oldu, bir de bunu deneyelim” dediği an
eskisinden daha iyisiyle karşılaşmayacağız. Ancak 91. yıl kutlamalarında sokaklarda
gördüğüm kalabalıklar, insanların kararlılığı ve Cumhuriyete duydukları sevgi
umut vericiydi. Yumuşak müdahalenin bir tezahürü olarak kendimizi sayıca az
görmek, güçsüz ve tükenmiş görmek içine düşülecek en büyük yanlış. Çok
kalabalığız ve her zaman olduğu gibi fazlayız. Cumhuriyeti ve ülkenin
bütünlüğünü koruyacak olan demokrasi bilincine erişmiş, millet olmanın ne demek
olduğunu bilen güçlü Türk halkıdır!
Cumhuriyetimizin
91. yılı umutlu ve kutlu olsun!
Gündem Gazetesi 31.10.2014