Gezi Parkı Eylemleri başlar başlamaz yandaş medya
kuruluşları tek basın bürosundan dağıtılmışçasına haberlerini aynı üslup ve
formatta okuyucusuna ve izleyicisine aktardı. Manşetleri aynı atılmış,
haberleri aynı doğrultuda çarpıtılıp yazılmış gazeteler; görüntüleri özenle
ayıklanıp, montajlanmış ve aynı elden yazılmış haber metinleriyle izleyicisiyle
buluşan haber programları…
Gezi
Direnişi tamamen barışçıl başlayıp, barışçıl devam eden ve Türkiye tarihinin
bugüne dek gördüğü en geniş katılımlı halk hareketiydi. Her siyasi görüşten,
her kutuptan, toplumun her kesiminden ve her yaştan insanı içinde barındıran
heterojen bir “ayaklanmaydı”.
Bu tablo
bugüne değin karşısında hiçbir muhalefet ile karşılaşmayan ve istediği gibi at
oynatan AKP’nin yüzüne balyoz gibi çarptı. Bu tablonun acı gerçeği karşısında
Başbakan Erdoğan ve “kurmayları” çok büyük bir panik yaşadılar. Olayları
karalamak için her yol denendi. En başta AKP’nin vazgeçilmezi din sömürüsü
çıktı ortaya… Camide içki içildiğine, “türbanlı bacılarına” saldırıldığına dair
bindir masal ve ardından dükkanları yağmaladılar, kamu binalarını yaktılar gibi
bilindik söylemler…
Yandaş basının Başbakan Erdoğan’ın söylemlerinin ertesinde yayınladığı haberlere bakarsanız aslında gazetelere atılan manşetlerin, yazılan haber metinlerinin ve izleyicilere sunulan görüntülerin hangi kaynaktan çıktığını hemen anlarsınız.
Yandaş basının Başbakan Erdoğan’ın söylemlerinin ertesinde yayınladığı haberlere bakarsanız aslında gazetelere atılan manşetlerin, yazılan haber metinlerinin ve izleyicilere sunulan görüntülerin hangi kaynaktan çıktığını hemen anlarsınız.
Televizyon
kanalları direnişçilerin “ne kadar vahşi” olduğunu kanıtlamak için canlarını
dişlerine taktılar! Ellerindeki görüntüler o kadar azdı ki, sürekli aynı
görüntüleri çevirip durdu hepsi. Hiçbiri direnişi canlı yayınlayacak kadar
“tarafsız haberciliği” ilke edinmemişti. Zira korktukları, direnişi canlı
yayınlarlarsa vandal gibi göstermeye çalıştıkları eylemcilerin ne kadar
barışçıl olduğunu kanıtlamış olacaklarıydı. Onun yerine, uluslar arası
sözleşmeleri, anayasayı, kanunları ve yönetmelikleri çiğneyen; ölümlere sebep
olmuş, onlarca organ kaybına neden olmuş ve onlarcası ağır olmak üzere
10.000’in üzerinde yaralanmaya sebebiyet vermiş polis müdahalesi karşısında
kendini korumaya çalışan insanların barikat kurma görüntülerini ya da ellerine
ne geçerse can havli ile polise atmalarını kesip biçip gösterdi bu kanallar!
“Başlık “vandallıktı”… Halbuki, hukuksuzca ve vahşicesine gelişen polis
müdahalesi karşısında barikat kurmak ve yerden alınan ufak taşları polise atmak
“o denli” bir müdahalede nefsi müdafaaydı. Çünkü polis kanunları ve müdahale
sınırını aştığı an nefsi müdafaa hakkı doğar. Kaldı ki elinde demir cop, gaz
bombası tüfeği bulunan tomalar ile su, helikopterler ile topluluğun üzerine
biber gazı yağdıran polise karşı taş atmakta silahların eşitliği bile yoktur,
bu çok zayıf bir savunmadır! Bu nefsi müdafaaya şehir eşkıyalığı veya vandallık
demek “ahmaklıktır”!
Taş atan ve koşuşturan eylemciden
başka gösterecek “Vandallık” görüntüsü olmayan yandaş medya AKP’nin iddia
ettiği gibi yakılıp yıkılan kamu binası ya da esnaf görüntüsü gösteremedi… Bu
iddiaları destekleyecek mobese görüntüleri de bulunmamaktaydı… Gezi
direnişinden canlı yayın yapan Ulusal Kanal ve Halk Tv’nin, ayrıca cep
telefonlarından yayın yapan eylemcilerin görüntülerine bakılacak olursa,
eylemcilerden yana hiçbir şiddet söz konusu değildi… Zaten meydanlara ve
sokaklara polis inmedikçe hiçbir olay yaşanmaması da gerçeği açıkça gözler
önüne sermekteydi…
Yandaş gazeteler de şu malum
yerden çıkan iddiaları gerçek haber gibi okuyucusunun önüne koydu. Altı gazete
birden aynı manşetle basılmış, haberleri ise manşetleri gibi aynı elden
yazılmıştı… Direniş boyunca farklı farklı yerlerden saldırıya uğramış “türbanlı
bacı” haberleri yer aldı sayfalarında. Camide içki içildiği iddiaları çarşaf
çarşaf basıldı çözülmeye başlayan AKP seçmenini din sömürü ile bir arada
tutabilmek için. Gazetelerde kırılmış vitrin camı ve araba camı
fotoğraflarından geçilmiyordu. Gerçekte biber gazı kapsülleri nedeniyle ya da
polis ile “palalı militanların” eylemci dövdüğü sırada kırılan cam fotoğrafları
“eylemcilerin Vandal olduğunu kanıtlamak için” basılmıştı. Dövülen ve başı
zorla açılan türbanlı vatandaş masalları en başından beri inandırıcı değildi.
Zira sokağa inen 79 ilde de bir sürü türbanlı hanım protestolara katılmıştı…
Beşiktaş’ta yüz kişi tarafından çok kötü dayak yediği ve üzerine idrar
yapıldığı iddia edilen türbanlı hanımın adli tıp raporuna göre kolunda ufak bir
morluk olduğu ortaya çıktı ve bu ana dair hiçbir mobese görüntüsünün olmaması
olayın ne derece kolpa bir yalan olduğunu gözler önüne serdi. Camide içki içildiği
iddialarını manşet yaparak veren gazeteler ne müezzine inandı ne de cami içinde
ağır yaralı insanları, krizler geçiren vatandaşları o hale kimin getirdiği ile
ilgilendi. Ama ahmak haber anlayışları gereği, dışarıda vahşi bir polis
müdahalesi devam ederken ve insanlar cami içinde ağır yaralıyken “içkili alem
yapılabileceği” ihtimali yandaş basın için daha gerçekçiydi…
Yandaş basın, polis kurşunuyla
ölen Ethem Sarısülük’ten, palalı ve sopalı “gerçek vandal” rejim milislerince
katledilen Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz’dan bahsetmedi… Katledilen bu
insanların olay yerindeki mobese kayıtlarının silindiği de yer almadı yandaşlık
kokan bu sayfalarda! Polisin müdahalelerinde hukuku nasıl çiğnediği; barışçıl
eylemciler olmalarına rağmen gözlerini kaybeden, beyin travması yaşayan, kolu
bacağı kırılan on binin üzerinde yaralıyı polisin hangi hakla ve nasıl yaraladığı
sorgulanıp yazılmadı. Polisin bir temiz dövüp komalık ettiği, hatta öldü sanıp
ateşe attığı insanlar bu gazetelerin sayfalarına taşınmadı!.. Yargının usulsüz
yargılamaları ve tutuklama kararları da yer almadı bu haberlerde…
Direnişin ilk gününden bu yana
AKP’nin ortaya attığı vandalizm hikayelerinin, buna benzer saçma iddiaların ve
yandaş basının bu iddialar doğrultusunda yaptığı haberlerin çürütülüp aksi
kanıtlanmasına rağmen, Başbakan Erdoğan, bakanlar ve yandaş gazeteler aynı yalan
haberlerine tam gaz devam ediyorlar. Bu, Gezi Direnişinin haklılığı karşısında
iktidarın elinin kolunun bağlandığını ve bağımsız ve katışıksız halk tabanının tek
yürek olduğu eylemlerin AKP’yi ne kadar korkuttuğunu ve sarstığını gösterir…
Gerçekleri bu kadar azimle saklama ve karalama girişimi, yalanlarının ortaya
çıkması pahasına yapılan hamasi açıklamalar bunun tezahürüdür. Ancak, tarih
bugünleri yandaş basının haber metinleri gibi yazmayacak!.. Tarih Gezi
Direnişini, halkın tek tek elinden alınan özgürlüklerini elde etmek, yok
edilmeye çalışılan cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’e sahip çıkmak, 11 yıldır
süre gelen korku imparatorluğu ve istibdatı yıkmak için yaptığı barışçıl
eylemler olarak kaydedecek ve tiranlaşan hatta diktatörleşen AKP rejiminin
kendi halkına nasıl savaş açtığını, iktidarını korumak pahasına her yolu mubah
gördüğünü yazacak!
Gündem Gazetesi 25.072013
Gündem Gazetesi 25.072013