AKP’nin danışmanları
gündem değiştirme konusunda doğal bir yetiye sahip. Gizli ajandası bulunan
Erdoğan ve avanesi, ne zaman kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılsa, siyasi
skandallar patlak verse, meclisten rezil yasalar geçse bir bomba patlatıyor ve
gündemi kendilerine kilitliyor. Söyledikleri aslında tartışılacak şeyler dahi değil
zira hayata bakışı 180 derece farklı olan, ayrı bir gerçeklik ve ayrı bir dünyada
yaşayan birinin söyleyebileceği veya hayal edebileceği kadar saçma, gerçekliği
ve bilimselliği olmayan şeyler. Ancak söz konusu söylemler insanların bam
teline vuran cinsten. Erdoğan ve kurmaylarının sarf ettiği dünya rezili
söylemler insanların özel hayatlarına hukuk tanımaz, insan hakkı tanımaz
şekilde müdahale eder nitelikte… Bunları söyleyen kişilerin gücü elinde
bulunduran insanlar olmakla birlikte ayrı bir dünya ve ayrı bir gerçeklikte
yaşamaları halkı tedirgin ediyor. Kızlı-Erkekli evlere müdahale, kürtaja ve
sezaryene yasaklar ve kısıtlamalar getirilmesi, kadınların kahkahalarına laf
edilmesi, kadının iffeti, bekar kadınlar üzerinden yürütülen söylemler vesaire…
Bu söylemler halk tabanında mahalle baskısı ve kutuplaşmayı arttırıyor, üstelik
kolluk kuvvetleri ve kamu görevlileri uluslar arası sözleşmeler, anayasa ve
kanunlara aykırı olmasına rağmen Erdoğan ve kurmaylarının sözlerine yasa
maddesiymiş gibi yaptırımlar uygulamaya çalışıyor. Bu tablo dahilinde aslında
Türkiye’yi şekillendirme çabası içinde olan AKP’nin insanlara dikte etmeye
çalıştığı hayat tarzı hakkındaki söylemler insanları korkutuyor, aydınları
infiale uğratıyor ve sonuç olarak bunlar yazılıp çizilmeye başlanıyor.
Erdoğan’ın
döktüğü son ince ise doğum kontrol hapı ve prezervatif kullanımının vatana
ihanet olduğu yönündeki sözleri oldu. Erdoğan kendisine oy veren seçmeni iyi
çözmüş, apolitik ve yapılan anketlerle sabit eğitim seviyesi düşük halk
tabanının oylarını almanın rahatlığı ile kolayca sallıyor. Özellikle üç çocuk
söylemiyle başlayan “bu ülkenin nüfusunu kurutmaya çalıştılar” lafları aslında
hiçbir dayanağı ve bilimselliği olmayan nutuklar. En azından şunu düşünebiliriz
ki eğer bir ülke için nüfus güç oluştursaydı, Hindistan şu an dünyanın süper
güçlerinden biri olur; İsrail ise Hindistan gibi devlet otoritesinin kalmadığı,
halkın aç ve sefil yaşadığı bir ülke olurdu.
Nüfus
bilimciler, sosyologlar, coğrafyacılar gayet iyi bilirler ki niteliksiz nüfus
güç değildir. Öyleyse, 46 milyon insanın açlık sınırının altında yaşadığı;
eğitim, sağlık, altyapı hizmetlerinin hiçbir vatandaşa eşit ve kalifiye bir
şekilde sağlanılamadığı, üniversite mezunlarının dahi iş bulamadığı, eğitim
kalitesinin çok düşük olduğu ülkemde nüfus politikasının arttırılmaya yönelik
olması intihardır. Hatta bunu bilmek için nüfus bilimci, sosyolog veya
coğrafyacı olmaya gerek yok, lise okumuş olmak yeterli. Haydi lise de
okumadınız biraz kafa kullanmak çözüme ulaşmada yardımcı olabilir. Aslında
Erdoğan da gerçeği gayet iyi bilmekte, ancak çok kolay anlaşılabileceği üzere
kendisi kalifiye, iyi eğitimli, güçlü bir nüfusu istememektedir.
Bunların
yanı sıra “vatan hainliği” olarak nitelendirdiği doğum kontrol yöntemlerini bu
denli eleştirmesi Erdoğan’ın bireylerin ilişkiye girmemelerine yönelik, özel
hayatlara müdahale eder nitelikteki bir hamlesidir. Bu söylemin ardından doğum
kontrol haplarının yasaklanacağı konuşuluyor. Bu yasak evlilik birliği içinden
olmadan ilişki yaşayan karşı cinsten bireylerin cinsel hayatlarına müdahale
etmek; evli çiftlerin cinselliklerini sadece çocuk yapmakla sınırlamak içindir.
Bunlar, demokratik ve özgür bir ülkede olamayacak söylemler ve hamleler olmakla
birlikte Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları sözleşmesine ve diğer uluslar
arası sözleşmeler ile anayasaya aykırı şeylerdir. Geçtiğimiz haftalardaki
Osmanlıca Dersleri konusunda da belirttiğim gibi Erdoğan ve kurmaylarının
söylemleri ve attığı adımlar bilimsellikten, evrensellikten, gerçeklikten uzak
şeylerdir ve aslında ciddiye alınmaması gereken temelsiz ve felsefesi olmayan
hareketlerdir. Bunların kulak arkası edilip hiçbir zaman tartışılmamasını
savunmuyorum ancak temelsiz ve felsefesiz şeyler olduğundan dolayı gelip geçici,
iskambilden kule mahiyetindeki AKP iktidarı gibi zamanı gelince tarihin
derinliklerine gömülecek saçmalıklar.
Biz
Erdoğan’ın gündem değiştirmek için sarf ettiği bu sözleri tartışırken aslında
perde arkasında Öcalan’a ev hapsi geliyor, Güneydoğu’ya özerklik için kapalı
kapılar ardında görüşmeler yapılıyor, yerel özerkliğe ilk adım olan Bütünşehir
uygulaması 61 ilimize uygulanacak oluyor, eğitim sistemi elden gidiyor, Suriye
sınırımızda kirli oyunlar dönüyor, son bir haftada üç işadamı faili meçhul
şekilde infaz ediliyor… Erdoğan’ın halkın bam teline vuran konularda gündem
değiştirme hamleleri bugüne değin çok başarılı oldu ancak biz bu zırvaları
tartışırken perde arkasında Yeni Türkiye kurulacak kadar çok şey değişti. Artık
bundan sonra ne konuşup neye tepki göstereceğimize doğru karar verme zamanıdır,
aksi halde karşımızda “Yepyeni bir Türkiye” bulacağız!
Gündem Gazetesi 26.12.2014