Başbakan Erdoğan geçtiğimiz hafta o meşhur ileri demokrasisini ODTÜ’de de yaşattı. Okulun isminde de Ortadoğu olunca bugünlerde Ortadoğu’ya giden demokrasi gibi gitti başbakanın demokrasisi ODTÜ’ye! Bu demokrasi aynı kaynakların demokrasisi ya! Kanla, baskıyla, savaşla gelen; adı demokrasi olup da en anti demokratik yönetimlerin kurulduğu “ileri demokrasiler”… O ülkeleri hatırlayalım önce; Libya başbakan Erdoğan’ın milyon dolarlar hibe ettiği bir “demokrasi” devrimi gerçekleştirdi… Yönetim şekli artık “şeriat”! Mısır, başbakan Erdoğan’ın medya, finans ve “çeşitli” destekleriyle demokrasiyi getirdi ülkesine… Geçtiğimiz hafta islami bir anayasayı kabul ettiler, yönetim şekilleri İslam!
ODTÜ’ye
giden demokrasiye bir bakalım şimdi de… Gazını ye bağını sorma bu demokrasinin,
zira bu demokrasinin “ithal” edildiği bağ çok bilindik.
Başbakan
Erdoğan ve bakanları iktidara geldikleri günden bu yana 28 Şubat sürecini gerek
göz yaşları, gerek daha değişik acıtasyonlar ile kanal kanal dolaşıp
anlatıyorlar “ileri demokrasinin” havarileri olmanın haklı gururuyla… Her
seferinde “üniversiteye girme hakları ellerinden aldığı iddia edilen” türbanlı
gençlerin üzerindeki “devlet baskısını” anlatıp hüzünleniyorlar. Ama ne yazık ki
tüm bunları yaparlarken; darbe dönemlerine rahmet okutan baskıları aynen uygularlarken
kimse bu gerçeği göremiyor.
O çok
eleştirilen, öğrencilerin hakları ellerinden alındı, protesto hakları yoktu
denilen darbe dönemlerinden ne farkı var bugünün? Üniversiteler bilim üretilen,
her türlü düşüncenin özgürce ifade edilebildiği kurumlardır. Bu yüzden ODTÜ
öğrencilerinin “hiçbir şiddet ve taşkınlığa” mahal vermeden yaptıkları protesto
hiçbir polis müdahalesini hak etmezken başbakan Erdoğan’ın “yaptırttığı” insan
hakkı ihlalini hiç mi hiç hak etmiyordu! Öğrencilerin protesto ettikleri sadece
Başbakan erdoğan ve partisinin iç, dış ve ekonomi politikalarıydı. Bu onların
en doğal ve anayasa ile saklı olan hakkıdır! Peki başbakanın polislere ne
yaptırttı! Barikatlar kurdurttu, bilim ve düşünce özgürlüğünün merkezi bir
üniversiteye panzerlerle girdi! O kurdukları barikatlara öğrenciler 100 metre bile
yaklaşmadan uyarısız, koşulsuz müdahale başlatıldı, ortalık savaş alanına
çevrildi! Başbakanın kendi gibi
düşünmeyen öğrencilere nefreti o kadar büyüktü ki “doğrudan atmayın yangın
tehlikesi başlatır” yazan biber gazlarını 3-5 metre ötedeki öğrencilere
üzerine attırması ve ciddi yaralanmalara sebebiyet vermesi, sırf
psikolojileriyle oynamak amacıyla attırdığı ses bombaları bunun en açık
örneğidir. Peki şimdi soruyorum başbakana ve sivil devleti arkasından anlayarak
Atatürk Cumhuriyetini yıkıp II. Cumhuriyeti kurmayı kendilerine misyon edilmiş
aydın çakmalarına; ağlayarak, sızlayarak, yargılayarak, oylarınıza oy;
popülaritenize popülarite kattığınız “ideolojiden arınmış” üniversite mottolarınıza
ne oldu? Başbakan Erdoğan’ın resmi ideoloji haline getirdiği devlet
politikalarını protesto eden gençlerin üzerine kin, nefret kusulurken “sivil
devlet anlayışınız nereye gitti?”
Başbakan
Erdoğan tüm bu olayların ardından kendi gibi düşünmeyenlere her zaman
gösterdiği tepkiyi gösterdi! ODTÜ yönetimini kınadı ( tabi ne cüret akp
hükümetine biat etmemek!), öğretim üyelerine kin kustu, öğrencileri terörist
olmakla, devleti yıkma çabasında olmakla suçladı ( her zamankinden…). Özellikle
öğretim üyelerini istifaya ısrarla çağırdı ve hala daha çağırıyor. Öğretim
üyelerini, öğrencileri “düzgün yetiştirmemekle” suçluyor. (Bir de bunu
Türkiye’nin en prestijli ve iyi üniversitelerinden birine yapabiliyor!) Burada
düzgün yetiştirmemekten kasıt “düşünen, sorgulayan, tepki ortaya koyabilen”
gençlik! Bundan büyük tehlike mi var II. Cumhuriyet için? Kendilerine
hatırlatırız ki resmi ideoloji uğruna atıldığı iddia edilen öğretim üyeleri
için televizyon programlarına bakanlarının ve YÖK başkanlarının katılımları daha
çok yenidir. O dönemki siyasi baskıları eleştirirken bugün öğretim üyelerine
yapılan siyasal baskının adı nedir? Bu Atatürk Cumhuriyeti’nin, tarihte yaşanan
olayların saptırılarak resmi ideolojiyi kaldırma adı altında yepyeni bir resmi
ideoloji altına sokularak yok edilme çabasıdır ve gayet açık yapılmaktadır!
Değerli
okurlar, bu olaylar ülkede son 10 yılda gelinen noktanın en basit örneklerinden
biridir! Öyle ki adı konulmasa da zaten bir II. Cumhuriyetin içinde, iyice
değişmiş bir hukuk sitemi ve insan algıları içinde; yepyeni bir düzende
yaşıyoruz. Öyle ki ülkenin başındaki insan artık güçler ayrılığını
kaldıracağını söyleyebilecek, eyalet ve başkanlık sistemlerini tek başına
getireceğini iddialı ve kendinden emin bir şekilde söyleyecek kadar da rahat.
Demokrasi ve düşünce özgürlüğü konusunda tüm Ortadoğu’ya ders veren ama kendi
ülkesinden uyguladığı baskı ve polise çıkarttırılan meydan savaşları ile
aslında nasıl bir manipülatif politika içinden geçtiğimizi görmek de “sivil
devlet” yalanını görmek kadar kolaydır. Değerli okurlar, özellikle öğrencileri
yandaş basının etkisiyle “anarşist” olarak niteleten okurlar; burada düşman
öğrenciler değildir, bu gayet açık ve nettir. Atatürk Cumhuriyeti’nin kaderi,
özgürlüğün, gerçek demokrasinin, laikliğin, halk iradesinin kaderi ya yakın
zamanda değişecek ya da yanlış kesimleri düşman olarak görürken yok olup
gidecektir!
Gündem Gazetesi 27.12.2012